Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Hazır mısınız?"
"Hala Jimin'i bekliyorum."
Jin, Taehyung'un bıkkın sesine güldü. Arkasında ki kapıya ulaşıp açtı. Jimin, beyazlara bürünmüş odada, aynanın karşısında makyajının son rütuşlarını yapıyordu.
"Chim, hadi artık nikah başlayacak."
"Geliyorum hyung. Üstelik söyle o koca oğlana daha odaya gireli beş dakika oldu."
"Sevgilinle arana girmeyeceğim." Dedi Jin. Arkasını dönüp uzakta ki kalabalığa baktı. Namjoon'la sabahtan beri konuşamıyordu. Yoongi'nin yanında ona yardımcı olmak için erkenden çıkmıştı.
"Her düğün zamanı bu kadar süsleneceksen işimiz var."
"Çok konuşma Tae."
"Ben ablamın yanına gidiyorum. Siz de masaya geçin hadi." Dedi Jin ve ikiliyi arkasında bırakıp gelin odasına yöneldi. Uzun koridoru geçtikten sonra elinin tersiyle kapıyı tıklattı ve yavaşça kulpu indirdi.
"Noona, hazır mısın?"
İnce belini ortaya çıkaran, çok da uzun olmayan zarif bir gelinlik içindeydi Hyun. Arkasına dönerek kardeşiyle göz göze geldi. Gülümsedi.
"Hazırım Jinnie."
"Hadi." Kolunu hafifçe kırdı ve ablası için yer açtı. Hyun nemli gözleriyle onun koluna girdi ve diğer elini koluna yasladı yürürken.
"Daha somurtkan olacağını düşünmüştüm."
"Seni birisiyle evlendirme fikri hiçbir zaman hoşuma gitmemişti zaten." Dedi Jin karşıya bakarak. "Ama Hoseok, en iyi seçenek."
Kalabalığın olduğu yere geldiler. Hoseok, mihrabın ucunda, elinde çiçeklerle sevdiği kadını bekliyordu. Jin onun titreyen ellerini fark etmiş ve gülümsemişti. Alkışlar yükselirken yavaşça ilerlediler. Hoseok ve Hyun, gözlerini birbirlerinden çekmediler.
