|29|

1K 76 77
                                    

Kim Seokjin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Kim Seokjin

Mutlu bir çocukluk geçirmiştim. Annem ve babam hayatta olabilecek en mutlu ve bilinçli ebeveynlerdi. Ablam, hayatımda olabilecek en iyi yakın arkadaşımdı. İyi bir okul hayatım vardı. Babam okul hayatıma dikkat ederdi. Düzgün bir insan olmam için çabaladığını hep hissederdim. Ama zaten o olmasa bile, benim rayından çıkan bir hayatım hiç olmamıştı. Kore'nin en iyi lisesine giden, saygılı, sessiz sakin bir çocuktum.

Namjoon ise bu hayatımdan çok farklıydı. Ben beyazdım, o ise siyah. Çünkü Namjoon bir beyazlık içinde doğmamıştı. O direkt, siyahlığın içine atılmıştı. Beyazlık nedir bilmeyen dünyasına, benim düşüşüm bomba etkisi yaratmıştı.

Siyah değil, bizim hikayemizde beyaz kazanmıştı.

O zamanlar en azından ben öyle sanıyordum.

Ilık esen rüzgar yüzüme değerken, ilk defa gördüğüm bahçeyi, evimin bahçesini inceledim. Sol tarafta büyük bir çardak vardı. Oturma yerlerine beyaz minderler koyulmuştu. Bizimkilere kesinlikle ordan kalkmayacaktık. Buna o an emin olmuştum.

Çardağın arka tarafında ise bir havuz vardı. Olduğum konumdan göremesem de fazla büyük ve derin olduğunu kavrayabiliyordum. Belime dolanan eller ile rahat bir nefes verdim.

"Gezmek ister misin?"

İç çektim. Göz kapaklarım buna şu an sıcak bakmıyordu. "Çok yorgunum Joon, eve girsek ya artık."

Gömleğimin üzerinden, omzumu öptüğünü hissettim. Gülümseyerek döndüm ve onun dudaklarına öpücük kondurdum. Evi incelemek, onun özenle seçtiği her şeyi incelemek istiyordum fakat şu an onu öpmek, onunla olmak daha cazip geliyordu.

Hep de öyle gelecekti.

Vücudumu tamamiyle ona döndürdüm. Elleri iki yanağımda yerini aldığında, benimkiler de onun belinde yerini almıştı.

Soğuk rüzgar uğulduyordu. Islak öpüşlerimiz evimizin bahçesini süslüyordu ve ben sonsuza kadar burda kalmak istiyordum.

Baş parmağı ile yavaşça yanağımı severken, ayrıldık. Parmağı ıslak ve şişen dudağımı sevdi yavaşça. Daha sonra ise dudaklarımın arasından içeri soktu. Gözlerinin içine bakarak parmağını emdiğimde, gözlerinin koyulaştığına yemin edebilirdim. Parmağını çekti ve beni kucağına aldı.

Yıldızlar. Ormanın ortasında ki evimizde bize eşlik eden tek şey onlardı.

Narinken bir anda sertleşebiliyor, sertken de bir anda narinleşebiliyorduk. Birbirimizin her şeyi, her detayıydık ve artık bu evin kapısından girdiğimiz andan itibaren, sonsuza kadar ayrılmayacağımzı biliyordum.

Dudaklarım asla durmadan onunkileri sömürüyordu. Bundan yorulmuyordm, aksine inanılmaz bir enerjim vardı. Onu sevmekten yorulmuyordum.

Güçlü elleri beni kalçamdan sıkıca tutarak daha sağlam tutabilmek için hoplattı. Ayrılan dudaklarımızla tekrar açlıkla ona yapıştım. Ellerim gömleğinin düğmelerine ulaşmış, yeterli alanı bulduktan sonra içeri sızmıştı. Pürüzsüz tenini okşarken, altımda bir devi uyandırdığımın farkındaydım.

Pain Cycle || NamJin Where stories live. Discover now