|6|

1.9K 178 210
                                    

Buz gibi esen rüzgar çıplak kollarına değip geçiyordu. Seokjin soğuk olduğunu hissediyor ama rahatsız olmuyordu. Aklında ki düşünceler sanki vücudunu hissizleştirmişti. O masadan kalktığında bile yürüdüğü yolu hatırlamıyordu. Çok uzun sürdüğünün farkındaydı fakat zaman bilinci kapalıydı.

Eve geldiğinde üstünü değiştirmiş ve duşa girmişti. O öylesine dalgın dalgın aya bakarken, yumuşak kumaşın üzerine örtüldüğünü hissetti. Daha sonra kafasına da bir kapşon geçirilmişti. Hyun kardeşine arkadan sarıldı ve onunla beraber aya baktı. O sırada kardeşinin ne kadar büyüdüğünü düşünüyordu. Altını bezlediği çocuk şimdi büyümüş, aşk acısı çekiyordu.

Hyun kendi kendine burukça güldü. O çok güçlüydü. Çünkü çok erken yaşta annesini ve babasını toprağın altında görmüştü. Bir aşk acısı onu yıkamazdı. Ya da yıkmamalıydı. Yine aklına bir hikaye gelirken derin bir iç çekip konuşmaya başladı.

"Derler ki," dedi gözlerini aydan çekmeden.

"Şu an gökyüzüne baktığımız ay bir erkeğin kalbiymiş. Bu erkek, yıllar önce bir adama aşık olmuş ve aşık olduğu adamla evlenebilmek için yaprağı gümüş, tomurcukları elmas olan bir çiçeği bulup getirmesi gerekirmiş. Aşkıyla kalbi yanan erkek çiçeği bulmak için yolları aşar ve sonunda bulur. Çiçek 28 günde bir açan çiçekmiş. Ama çiçeğin koruyucusu ona eğer çiçeği koparırsa gördüğü ırmağın ve diğer güzelliklerin kuruyacağını söylemiş.

Erkek günlerce kalbindeki aşkla düşünür ama bu güzelliklerin kurumasına gönlü razı olmaz.

Bir gece uyurken o çiçeğin yaprağı erkeğin kalbine düşer ve erkek taş olur. Öyle büyük taş olur ki dünyaya sığamaz. O günden sonra her 28 günde 1 aşkının güzelliği aya yansır. Sadece 1 gün kendisini tam haliyle gösterir.

Gökyüzünde ayı göremediğim günler hep eksik hissederdim. Onu gördüğümdeyse büyük bir boşluk tamamlanmış gibi olurdu. Dolunay zamanı aynı zaman da aşıkların gecesi diye de bilinir. Aşıklar sadece dolunay gecesinde buluşurmuş eskiden. Biliyor muydun Jinnie?"

Seokjin bir süre sessiz kaldı. Ablasının anlattığı hikayeyi düşünüyordu.

"Çok saçma değil mi abla? Bir aydır tanıdığım adama bu kadar üzülmem çok saçma değil mi?"

Hyun hala aya bakıyordu.

"Belki de hikâyede ki erkek gibi onun da kalbi taşa dönmüş ve bu dünyaya sığmamıştır."

"Yine de bu sorumun cevabı değil." Diye homurdandı Seokjin.

"Cevabını biliyorsun. Neden kabul etmek istemiyorsun?"

Bu cümle ile Seokjin'in gözleri dolmuştu.

"Çünkü çok saçma. Onu tanımıyorum bile. Ne iş yaptığını dahi bilmediğim evli bi adama nasıl aş-" gözlerini sımsıkı kapattı. Aşık olurum diyecekti. Dememeliydi. O evliydi.

Hyun onu kendine çevirdi. Kızarmış gözleri çipil çipildi. Yüzünde ki ıslaklıkları narin elleriyle sildi.

"Benden akıl istiyor musun?"

Kafasını iki yana salladı. "Seninle konuşursam onu affederim."

Hyun güldü. Elleriyle saçlarını sevdi. Pamuk gibi olan saçlarından kokular gelmişti burnuna.

"Zaten affedeceksin."

"Nerden biliyorsun?"

Hyun ellerini çekti. "İçimde ki ses daha çok yolunuzun olduğunu söylüyor. Ayrıca bu evlilik mevzusunda da kesin bir iş var. Ben inanmıyorum."

Pain Cycle || NamJin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin