AMERİKA

15K 436 42
                                    

Bu ev benim evim değildi. Bana verilen oda da benim değildi. Yabancı gibi hissetmem normal miydi? Odama girdiğim bir saatlik dilim içinde ne bavulumu açmıştım ne de etrafa bakmıştım. Yalnızca annemin verdiği yeni hat ve telefona bakıyordum. Eskisini almıştı, Doğu ile iletişime geçmemem için babamla planlamışlardı bunu. İnternet yoktu, sosyal medyadan ona ulaşamamam için her şeyi yapmışlardı. Atlaslarla bile görüşemiyordum, onlar aracılığıyla ulaşacağımı biliyorlardı. Babamı affetmeyecektim, sanki bu hatayı yapan bir tek benmişim gibi yalnızca beni yollamıştı. 

İKİ AY SONRA

Hala o kadar çok acı çekiyordum ki, o kadar berbat hissediyordum ki bu artık fiziksel acıya dönüşüyordu. Yalnızca kapıyı kilitledim ve yatağa girip çarşafı kafama kadar çektim. Gözlerimi kapattım, sadece uyudum. Saatlerce... Öyle ki gözlerimi yeniden açtığımda ertesi gün olmuştu. Depresyona girdiğimde hep böyle oluyor, sürekli uyuyup hiçbir şey yemiyorum. 

Neyse ki yaz tatiline girmiştik. Düşünmem gereken sorumluluklar olmadan öylece boş boş oturabiliyordum. Gözlerimi kapattım, yeniden uyuyacaktım ama kapı çalındı. "Kalk artık, yeter uyudun."

"Beni rahat bırak."

"Hadi_"

Devamını duymadan kulaklıklarımı taktım ve son ses müzik açtım. Neyse ki telefona indirilmiş birkaç müzik vardı. Yeniden uyudum, bir buçuk gündür ne yemek yiyor ne su içiyordum. Yataktan kalkınca başım dönmeye başlamıştı. O yüzden hiç kalkmıyordum.

Müzikten sıkılınca çantamdan kitabımı aldım ve bir süre okudum. Biraz daha uyudum ve akşam olduğunda uyanmıştım. Artık dayanamadım ve kapımın kilidini açıp aşağı indim. Annem evde değildi, buzdolabının üzerine not bırakmıştı. "Gece yarısı olmadan döneceğim."

"Güzel," dedim ve benim için hazırladığı sandviçi yedim. Enerjim yerine gelmişti. Yakalanma korkusu olmadan evin ortasında bir sigara yaktım, istediği kadar bağırabilirdi. O geri gelene kadar da defalarca içtim.

Kapıyı açıp beni gördüğünde yaşadığı şokla bir kahkaha attım. "Bak, elimde ne var?"

"Ne yapıyorsun sen?"

"Biliyor musun, bunu bayağıdır içiyorum."

"Ölmek mi istiyorsun sen Talya? Kanser mi olmak istiyorsun? At şunu."

Bir fırt daha çektim ve lavaboya attım. "Zaten bitti." Masadaki paketimi aldım ve yukarı çıktım. Saat gece on ikiydi. Dışarıda yağmur yağıyordu. "Aman ne güzel yaz tatili," diye söylenip altıma bol bir kot ve üzerime kapüşonlu kazak giyindim. Şapkasını örtüp sırt çantamı aldım ve aşağı indim. "Markete gidiyorum," dedim ve evden çıktım.

Ehliyetimi almıştım ama arabayı kullanmak istemedim. Bisikletime bindim ve marketin yolunu tuttum. O sırada  dudaklarımın arasında sigaram vardı. Gidene kadar bitirmiştim. Sigarayı çok arttırmıştım, artık boğazımda hep bir balgam vardı.

Markete geldiğimde kasadaki Tom'a selam verip rafların arasına girdim. Üç cips ve dört hazır sandviç alıp kasaya gittim. 

"What's up Tom?"

Onunla iyi arkadaş olmuştuk. Benim için biraz Türkçe bile öğreniyordu. "İyiyim Talia, sende naber?" dedi yarım yamalak.

"İyi ben de, bir tane de sigara alacağım."

"You drink a lot Talia." (Çok içiyorsun Talia.)

"I know." (Biliyorum.) Ödemeyi annemin kartıyla yaptım. "See you later." (Sonra görüşürüz.)

"See you." (Görüşürüz.)

Poşeti sırt çantama koydum ve çantamı bisikletimin sepetine atıp bir sigara daha yaktım. Bisikleti birkaç gecedir gittiğim sokak arasına çektim. Buradaki çeteyle iyi arkadaş olmuştum, en iyi yanları da çok fazla alkol içmeleriydi. 

"Hi." (Selam)

Konuşacak halde olmayan Alex eliyle selam verdi. Elinde Jack Daniels olmasa fakir sanmanız çok olasıydı. Onun hikayesi uzun ve acıydı. Giyimine önem vermez, kişisel hijyeni düşünmezdi. Poşetimi döktüm ve cipsi açtım. Diğerleri sandviçlere saldırmıştı. Alex bana içkisinden ikram etti, aldım ve kafama diktim. Ben de ona sigaramdan verdim. 

"You came early." (Erken geldin)

"the house is unbearable." (Ev çekilmez)

"Of course it is." (Tabi ki öyle.)

Daha fazla konuşmadık. Diğer ayyaş arkadaşları gibi yiyip içtik. Ben tam sızacakken Thomas beni dürttü. "You'll be late." (Geç kalacaksın)

Oflayarak kalktım. "Thanks Thomas." (Teşekkürler Thomas) Onlara el salladım ve bir sandviç alıp bisikletime bindim. Eve döndüğümde annem marketten ne aldığıma bakmak istediğinde onu ve aldığım sigara paketini gösterdim. Normalde sigara içmeme çok kızardı ama iki aydır hiç iyi olmadığımı bildiği için üstüme gelmiyordu. Sarhoş olduğumu anlamasın diye doğrudan yukarı çıktım ve kendimi yatağa attım. Anlatılacak pek bir şey yok. Her günüm böyle geçiyor. Sabah uyuyup gece içmeye gidiyorum. Giderken de Alex bir gün öncesinden marketten ne istiyorsa onu alıyorum. O da bana karşılığında bedava içki veriyor. Tanışmamız bir gün marketten çıkarken onun da girmesiyle gerçekleşti. Tom'a parasının olmadığını ama çok aç olduğunu söyledi. Buralarda çok fazla evsiz dolanıyordu ve sürekli dileniyorlardı. Bu yüzden Tom bir şey vermemesi konusunda market müdürü tarafından uyarıldığını söylemişti. Ben de aldığım sandviçi Alex'e verdim ve bu şekilde tanıştık. Bana, yüzünde büyük bir hüzün ve bıkkınlık var demişti. Alex insanları çok iyi analiz edebiliyordu. Aslında parası da vardı ama dilenmeyi seviyordu. Bedava paranın kime ne zararı var ki diyordu hep.

Odama geçtim ve sandviçimi yiyip buzdolabından aldığım kolayı içtim. Annem kontrol ettiği telefonumu verdi ve odadan sessizce çıktı. Bunu sabah ve akşam düzenli olarak yapıyor. Umursamıyorum bile. Nasılsa saklayacak hiçbir şeyim yok.

Onu da aklıma getirmemeye çalışıyorum. Nasıl olsa terk eden benim. O bana bir teklif sundu ve ben reddettim. Bu konuda ailemi çiğneyemem. Özellikle de annemi...

Odamdaki televizyondan bir şeyler izlerken sabaha doğru uyuyakalmışım. Uyandığımda saat akşama geliyordu. Canım sıkıldığı için yürüyüşe dışarı çıktım. Burada havalar soğuktu, giyecek pek bir şeyim olmadığı için alışveriş yaptım. Onları arabanın bagajına koyup gidip güzel bir hotdog yedim. Üstüne bir de tatlı gömüp şişkinliğim gitsin diye sahilde biraz daha yürüdüm. Yine geceyi etmiştim böylece. Markete gittim ve Tom'a selam verip dün Alex'in istediği patlamış mısır, cips, sakız ve kendime bir paket sigara aldım. Çakmağımın gazı bitmişti, onun da yenisini kapıp Tom'a iyi geceler dedim ve dışarı çıktım. Arabamı bırakıp bisikletimi aldım ve sokak arasına gittim. Bizi beraber gördüğünüzde asla yadırgamazdınız, ben de tam bir evsiz gibi giyiniyordum. Eskimiş berem, sokak arasında yerde oturmaktan kirlenmiş ve eskimiş kazağımla tam bir keştim. 

"Good night." (İyi geceler)

"Good night," dedi Alex ve şişesini bana uzattı. Ne olduğuna bile bakmadan kafama diktim. O sırada o da ikram ettiğim sigarayı içiyor ve beraber patlamış mısır yiyorduk. Alex'in ikinci dal sigarayı içmek istemesi kötü olmuştu, normalde bir dal içer ve şişesini geri alırdı fakat ikinciyi içtiği için şişe bir süre daha bende kaldı. Normalde olduğumdan fazla sarhoş olmuştum. Neyse ki sızmamıştım. Eğer kalırsam daha fazla sarhoş olacağımı bildiğimden Thomas'ın yardımıyla bisikletime bindim ve evin yolunu tuttum. Bu en zoruydu, bisikleti dengede tutamıyordum. Yanımdan geçen arabalar durmadan bana korna çalıyor ve küfür ediyordu.

O kadar yavaşlamıştım ki bisikleti sürerken bir süre dalmışım. Yeniden uyanmamı sağlayan bir kamyonun deli gibi korna çalmasıydı. Yolun ortasındaydım, kamyonun ışıkları gözlerimi aldı ve önümü asla göremez oldum. Bir çarpma sesi ve etrafa fırlamam... Sanırım araba çarpmıştı, yine de canım acımıyordu. Gözlerimi açık tutamıyordum. Vücudumdan sızan sıcak sıvıyı anlamlandıramıyordum. Bilincimi kaybettim. 

ÜVEY ABİMİN TAKINTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin