SIKINTILI AKŞAM

12.7K 470 235
                                    

Cenk gelecekti ve ailem bunun için çok mutluydu. Kararımızı duyduklarında üzüleceklerini biliyordum ama yapmak zorundaydım. Cenk'te tuhaf değişimler vardı ve bu işin sonu bir yere varmıyordu. Ayrıca ailemi daha fazla ümitlendirmek istemiyordum. 

Üzerime deniz mavisi bir elbise giyindim ve saçlarımı dağınık topuz yaptım. Cenk geldiğini söyleyen bir mesaj attığında aşağı indim. Ailem bahçe mobilyalarına yerleşmiş oturuyorlardı ve Cenk kapıdan henüz girmişti. Bize doğru geliyordu ama tuhaf bir şekilde fazla özenliydi. Siyah pantolon ve beyaz ütülü bir gömlek giyinmişti, saçlarını her zamankinden daha özenli taramıştı ve parfüm kokusu buraya kadar geliyordu. Üzerinde de akşam serinine uygun ince spor bir ceket vardı. Bu şıklığa anlam veremeden yanımıza gelmişti bile.

"Hoş geldin canım," dedi ona sarılan Yasmin abla.

"Hoş bulduk efendim."

Doğu tabi ki geleceğini bilmiyordu. Her zamanki gibi onu gören suratı muşmulaya döndü ve kafasını çevirdi. Cenk zaten onu umursamıyordu. 

"Gel otur evlat," dedi babam. Evlat mı? Gerçekten birkaç haftada bir çocuğu nasıl bu kadar benimsediniz?

Ona evlat denmesi Cenk'in aşırı hoşuna gitmişti. Pişmiş kelle gibi sırıtarak bana göz kırptı. "O kadar gülümseme, birazdan ayrılacağız. Ona göre rol yap," diye mesaj attım ama okumasına rağmen suratını hiç düşürmedi. Başladılar sohbet etmeye. Konuya nasıl gireceğimi düşünürken bu sıkıntılı halim Doğu'nun dikkatini çekmişti. Bana çaktırmadan göz kırparak ne olduğunu sordu. Hiç diyerek omuz silktim ve daha fazla dayanamadım. 

"Aslında biz size bir şey söyleyeceğiz," dememle Cenk araya girdi.

"Önce bana izin verir misin hayatım?"

Konuyu benden alıp kendisinin söylemesi beni rahatlatmıştı. Gülümseyip kafa salladım. "Tabi."

Cenk kalktı, yanıma geldi ve cebini karıştırdı. Eline bir şey almıştı ama göremiyordum, uzun parmaklarıyla sıkıca kavrayıp saklamıştı. "Biliyorum birlikte vakit geçireli çok kısa zaman oldu, birbirimizi tam tanımıyoruz." Ayrılık konuşması hazırlaması sanırım işine olan saygısını gösteriyordu. Yine de gerek var mıydı emin olamadım. O sırada onunla ilk kez ilgilenen Doğu olayın nereye varacağını merak ederek kaşlarını çatarak doğruldu ve onu izlemeye başladı. 

"Belki birbirimize biraz daha vakit ayırmalıydık emin değilim ama hayat çok kısa. Yarın nasıl bir güne uyanacağımızı, ya da uyanabilecek miyiz bilmiyoruz. O yüzden nasıl istiyorsak öyle davranmalıyız." Derin bir nefes aldı ve aileme döndü. "Tabi sizin de izniniz olursa..." Aniden yere diz çöktü ve elindeki kutuyu açtı. Tektaş el sallayarak bana bakıyordu. "Benimle evlenir misin Talya?"

Şokla bakakaldım, gözlerim resmen yuvalarından çıkacaktı. Biz böyle konuşmamıştık! Doğu hışımla yerinden fırladı, bana o kadar dehşet verici bakıyordu ki tüylerim ürpermişti. Ve her şeye rağmen Yasmin abla ve babam bizi alkışlıyordu.

"Bunu sizin yanınızda yapmak istedim, Talya'nın mutlu anına tanık olmanızı istedim. Biliyorum çok erken, eğer kabul edersen okul bitene kadar nişanlı kalırız. Ben parmağımızda birbirimizi simgeleyen bir yüzük olsun istiyorum."

"Cenk," diye fısıldadım. "Ne yapıyorsun sen?"

"Kızım," dedi babam. "Karar senin ama bu genç adamı reddedersen çok üzülürüm. Baksana, nasıl konuşma bile hazırlamış."

Ay duygulandım," dedi Yasmin abla gözlerindeki yaşları silerek.

"Lütfen hayır deme," dedi Cenk gülümseyerek.

ÜVEY ABİMİN TAKINTISITempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang