Bölüm 4. Saldırı

296 38 197
                                    

Keyifli okumalar.

Medyada: The Boyz - Danger

Not: Görseller temsili amaçlıdır. Fikir oluşturması açısından seçilip düzenlenmişlerdir.

 Fikir oluşturması açısından seçilip düzenlenmişlerdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Korkunç görünüyorsun."

Rose'la okula gidiyorduk. Bugün dar bir jean ve koyu mavi bir bluz giymişti. Harika görünüyordu; benim aksime.

"Uyuyamadım."

Rose'un açıklama ister gibi yüzüme bakmasıyla dün gece duyduğum şeyleri anlatmaya başladım. Babamda yakalayamadığım ifadeyi Rose'da yakaladım; çünkü aynı duygu dalgası onun da yüzünü yalayıp geçmişti. Kesinlikle endişeydi. Rose'u çok iyi tanıyordum.

"Sen de duydun değil mi?" diye sordum heyecanlanarak.

"Hayır, duymadım." dedi. İfadesi kayıtsız bir hal almıştı. "Terasta uyuduğun için sana öyle gelmiştir."

Rose'un yola sabitlenen bakışlarını bir süre ses çıkarmadan izledim. Parmaklarının boğumları, sıktığı direksiyon yüzünden daha beyaz görünüyordu. Bozuldum. Neden bana doğruyu söylemiyormuş hissi veriyordu? Omuz silkip yolu izlemeye başladım. Huzursuz ve uykusuzdum. Ayrıca çok da gergindim. Rose ile tartışacak enerjiyi kendimde bulamadım.

Arabayı sertçe park eden Rose yol boyunca hiç konuşmadı. Yavaşça arabadan indim ve önden yürümeye başladım. Kızları fıskiyenin yanında baş başa vermiş konuşurlarken gördüm. Yanlarına gidene kadar bizi fark etmediler. Hararetli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Rose, "Günaydın." diye seslenince irkildiler.

"Günaydın." dedi Eva bize yönelerek.

"Günaydın," biraz daha yaklaşarak, "ne konuşuyordunuz da gelene kadar bizi fark etmediniz." diye sordum.

"Hiç..." diye uzattı kelimeyi Mina. Gülümsedi. "Havadan sudan söz ediyorduk."

Evet, son zamanlardaki tuhaflıklarının cevabı, hep aynı kelime: Yok bir şey... Benden gizledikleri birtakım şeyler olduğu konusunda artık emindim ve bu duruma hem endişeleniyor hem de sinirleniyordum. Ayrıca çok da merak ediyordum. Tamam, bazen tuhaflıkları olmuyor değildi ama hiç bu kadar garip davranmamışlardı. Her şeyi rahatlıkla konuşurduk. Peki şimdi ne olmuştu? Daha doğrusu ne değişmişti? Son zamanlarda sürekli yorgun görünmeleri de daha fazla endişelenmeme neden oluyordu. Etrafımda bazı şeylerin değiştiğini hissedebiliyordum fakat ne olduğunu ifade edemiyordum. Bu da benim içten içe huzursuz olmama neden oluyordu.

Bütün sabah bu şekilde geçti: Benim sürekli düşünmekten kaynaklanan dalgınlığım ve onların sözsüz iletişimiyle. Beynimde debelenen solucanların çoğaldığını hissedebiliyordum. Bralyn'i de görmemiştim. Neden okula gelmemişti?

Dünden kalan huzursuzluğum ve bütün sabahın sıkıcılığı, şüphelerim, endişelerim ve beklentilerim tek bir duyguya yöneliyordu. Kızgınlık. Sinirlendiğimi ve sınırıma yaklaştığımı biliyordum. Yemek için kafeteryaya giderken kızların arkamda kaldığını fark ettiğimde ses çıkarmadan bir süre izledim. Rose'un hararetle anlattığı şeyin endişesini gözlerinden okuyabiliyordum.

AMİE - Gecenin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin