BÖLÜM 21. MEZUNİYET

94 10 1
                                    

Mezuniyet partisinin yapılacağı gün nihayet geldi. Kızların bütün çabalarına rağmen babam gitmemi yasaklamıştı. Rose'un yaptığı kaçış planı da babam tarafından öğrenilince bütün çıkışlar kapandı. İnanamıyordum. Bütün kasaba baloda olacaktı ve ben evde babam yüzünden hapistim. Son günlerde başıma gelenleri bahane eden babam, ormanda yapılacak hiçbir etkinliğe izni olmadığını kesin bir dille anlatmıştı. Kızların gitmesini de istemiyordu ama üzerlerinde fazla söz hakkı olmadığından diretemedi.

Avazım çıktığı kadar ortalıkta bağırmamdan bir saat sonra, odamda şansıma isyan ederek yatağıma uzanmış tavanı izliyordum. İlk defa bu şekilde tepki vermeme şaşıran babam hiçbir şey söylemeden kendini çalışma odasına kapatmıştı. Huylarım mı değişiyordu, bilmiyordum. Duygularım kontrolümden çıkıyormuş gibi hissediyordum.

İki saat sonra balo başlayacaktı ve ben eve kilitlenmiş kendi mezuniyet balosuna bile gidemeyecek bir eziktim. Yorganın altına girip kendimi boğma isteğimle savaşarak kızların ve Bralyn'in nasıl görüneceğini hayal etmeye başladım. Babam yüzünden ilk dans fırsatımı da kaçıracaktım. Balo yaklaştıkça aklıma Bralyn ile dans ettiğimiz birbirinden farklı yüzlerce düşünce süzülmüştü ve şimdi hepsi elimden alınıyordu. Hayatın bana bir garezi olmalıydı.

Kendime daha çok acımama neden olacak düşünceler arasında dolaşırken kapı vuruldu. Huan'ın içeri girmek için izin isteyen sesine hiç istemeyerek de olsa cevap verdim. Kucağında elbise koruyucusu ve ayakkabı kutusuyla içeri girdi.

"Doğru duşa, hadi acele et." dedi.

Anlamayarak yavaşça yerimde doğrulurken Huan'a baktım.

"Hadi, babanı ikna ettim." dedi ve göz kırptı.

Hızla yataktan fırlayıp boynuna atladım. "Nasıl?" diye sorarken bir taraftan da Huan'ı heyecanla kucaklıyordum.

"Böyle bir günü mahvetmesine izin veremezdim. Liseden bir kez mezun olacaksın. Anlamasını sağladım."

"Huan, harikasın." Babamı nasıl ikna etmiş olabileceğini anlamadım. Aslında çoğu zaman babamdan daha inatçı olabiliyordu.

"Beni boğmaktan vazgeç ve banyoya git. On dakikaya burada ol."

"Ama benim kıyafetim yok ki."

"Sen merak etme." Gülümsemesi merakımı uyandırdı. "Hadi, acele et, şimdi sırası değil." dedi elindekilere bakmaya çalıştığımda.

Yaklaşık on beş dakika sonra yatağımın üzerinde duran elbise kılıfının içindeki elbiseyi görmek için fermuarını indiriyordum.

"Kırmızı?"

"Tenine çok yakışacağını düşündüm." dedi Huan gülümseyerek.

Elbiseyi kılıftan kurtarıp görebileceğim şekilde kaldırdım. Göğüs dekolteli, iki zarif tülden yapılmış askısıyla muhteşem görünüyordu. Çilek kırmızısı elbise çok feminendi ve bacaklarımı hatırı sayılır ölçüde gözler önüne serecek uzunluktaydı. Etek kısmının belden itibaren kenarlarının büzgü şeklinde olup vücudu sarması oluşabilecek kazaları önlemek için ustaca düşünülmüştü.

Ağzım kulaklarımda elbiseyi hızla giyindim. Vücudumu bir parçanmış gibi sarması hoşuma gitti. Kumaşın kalitesi fazlasıyla hissediliyordu. Hatırı sayılır bir meblağ ödediklerinden emindim.

"Çok güzel oldu."

'Teşekkür ederim. Kızın olduğum için böyle söylüyorsun değil mi?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Keşke öyle olsaydı." dedi yapmacık bir iç çekişle. İkimiz de kıkırdamaya başladık. "Ah tatlım, seni böyle neşeli görmek," Sonunu getiremedi. Boynuma sarılması ile ağlamaya başlaması aynı anda oldu. Birinin yanımda ağlamasını kaldıramıyordum; özellikle de sevdiğim birinin. Bu durumdan bir an önce kurtulmak için "Huan, henüz evlenmiyorum, sadece balo." dedim. Ağlarken gülmesine neden olduğum için garip bir ses çıkararak benden uzaklaştı.

AMİE - Gecenin GölgesiWhere stories live. Discover now