BÖLÜM 24. Acımasız

97 10 0
                                    

Medyada: Melek Mosso-Vursalar Ölemem

———

Kendimi bir heykelin ayakları dibinde yatarken buldum. Heybetli heykele ters bir açıdan bakıyordum. Toparlanarak oturdum ve çevremi incelemeye başladım. Etraf sessiz ve karanlıktı. Geniş bir meydanın ortasındaydım. Birbirinin yanına belli aralıklarla dizilerek bir daire oluşturulmuş beş tane heykelin çevrelediği bir havuzun kenarındaydım. Heykeller karanlıkta parlıyordu. Gözlerinin olması gereken yerlerde yakuta benzeyen taşlar vardı ve dişleri bize saldıran canavarlarınki gibi uzun ve sivriydi. Her bir heykelin kolları arasında dişi birer heykel vardı. Başları kollarında tuttukları dişi heykellerin boyunlarına doğru eğilmişti. Çıplak vücutlarıyla ay ışığında ürkütücü görünüyorlardı. Havuzun tam ortasında siyah obsidyenden yapılmışa benzeyen tek bir heykel daha vardı ve göz oyuklarına dişi safirler takılmış gibiydi. Buz mavisi gözler adeta delip geçiyordu. Diğer heykellerden daha büyük duruyordu. Ürperdiğimi hissettim. Havuzun içine baktım ama boştu. Tanıdık gelen heykellere daha dikkatli bakmaya başladım. Bir süre inceledikten sonra hayretle bu heykelleri daha önce de gördüğümü hatırladım. Çizdiğim resimler arasındaydı ama benim çizdiğimde siyah olan yoktu.

Ayak sesleri sessiz geceyi doldurdu. Bralyn meydanın güney ucundan bana doğru geliyordu. Köpek dişleri en son gördüğüm gibi uzundu ve dudaklarının hafif açık kalmasına neden olmuştu. Tehlike mi var diye meydana daha dikkatli baktım fakat bizden başka kimse yoktu.

Bralyn yanıma oturdu. Gece siyahı gözleriyle gözlerime baktı. Korku ve güveni aynı anda hissediyordum. Nazikçe elimi tuttu ve dudaklarına götürdü. Ben heyecanla öpüşünü beklerken sivri dişlerini bileğime geçirdi. Acıyla çığlık attım ve çırpınmaya başladım. Boştaki eliyle boğazımı tuttu ve havuzun kenarına, fildişi mermerin üzerine beni yapıştırdı. Hareket edemiyordum. Başını kaldırıp gülümsedi. Dişlerine bulaşmış kanımla ürkütücü görünüyordu.

"Çok güzel kokuyorsun." dedi ve dişlerini boğazıma geçirdi. Vücudumdan kanın çekildiğini hissediyordum. Görüşüm bulanıklaşırken çığlık atacak gücüm dahi kalmamıştı. Gözlerim kapanmadan önce hatırladığım son şey parmaklarımdan havuza damlayan kandı.

Sıçrayarak uyandım. Bir yandan ellerimle boynumu kontrol ederken bir yandan da karanlık odaya baktım. Kalbim duracak gibiydi. Bralyn'in sesi hala kulaklarımdaydı. Neredeyse korkudan ölecektim.

Biraz sakinleştikten sonra kalkıp ışığı açtım. Bilgisayar masasının yanında duran saate baktım, üçe geliyordu. Yatağın kenarına oturdum ve bir süre odamı izledim.

Alt kata indim ve bir bardak su almak için mutfağa girdim. Korkudan ağzım kurumuştu. Rüyanın etkisini tüm vücudumda hissediyordum. Gerilmiştim. Son günlerde bastırmaya çalıştığım şeyler yüzünden mi böyle rüyalar görüyordum, bilmiyordum. Bralyn gerçekte bana zarar verir miydi? Bir yanım hayır derken, diğer yanım evet diyordu. Son konuşmamızdan sonra onu bir daha görmemiştim. Onun için ne ifade ettiğimi bilmiyordum ama benim için ne ifade ettiğini iyi biliyordum.

Bralyn'i görmek istiyordum. Peki o beni görmek isteyecek miydi? Benim ona hissettiğim şeyleri o bana hissetmiyorsa? Bu düşünceyle içimde bir yerler acıdı. Midemin yakınındaki o daracık alanda çoğalmaya başlayan kelebeklerin acı kanat sesleri Bralyn'in bana zarar verecek olması düşüncesinden daha çok canımı yaktı. Benden uzak duramadığını ima etmişti. Neden bana yalan söylesin ki? İçim içimi yiyordu. Onu görmeliydim, hem de hemen.

Rose'un hiçbir yerde onları bulamadığını söylemesine rağmen yine de Bralyn'in evine gidiyordum. Cesaret edip araba anahtarlarını alamamıştım. Yakalanmak istemediğim için yürüyerek gidiyordum ve bu saatte dışarıda olmak gerçekten ürkütücüydü. Issız sokaklarda yürümek akıl karı değildi. Köpek seslerinden başka ses yoktu ve ben köpeklerden korkuyordum. Bu düşünceyle istemsizce gülümsedim. Beni öldürmek isteyen canavarları bir anda yakıp küle çevirmiştim ama köpeklerden korkuyordum.

AMİE - Gecenin GölgesiWhere stories live. Discover now