Hayatı Değiştiren Adımlar [12]

33 6 4
                                    

Eve girdiğimde babam hala bıraktığım yerde oturuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eve girdiğimde babam hala bıraktığım yerde oturuyordu. Geldiğimi bile fark etmedi. Küllük izmarit doluydu ve viski şişesi dibini görmek üzereydi.

"Baba? Bir sorun mu var?" dedim merdivenlere yönelirken.

Bir anda irkildi, 

"Ah geldin demek. Bu kadar da geç kalmazsın sanı.... Dur orada" diyerek birden ayağı kalktı ama dengesini sağlayamadı. Yanına koşacaktım ama elini kaldırıp ben yarı yoldayken durmamı istedi.

"Bu halin ne Aria? Ne oldu sana?" derken istem dışı koltuğuna yığıldı.

"Sadece biraz yağmurda kaldım, bilirsin ıslanmayı severim. Bana bir şey olduğu yok ama sana ne oldu asıl, ne bu halin?"

"Büyük adamın dertleri de büyük oluyor, derdini yaşaması da. Ciddi bir şey yok merak etme. Ama ben sana inanmıyorum, üstünde bir battaniyeyle bu halde bu saatte eve geliyorsun. Sana bakınca enkazdan veya kazadan çıkmış gibisin. And.. Andrew miydi, nerede o? Kim bıraktı seni? Ben seni korumak için buraya getiriyorum sen ne hallerde evine dönüyorsun Aria!!!" 

Sesi birden inanılmaz yükselmişti.

"Baba sakin ol, dur. Gerçekten sadece küçük bir çılgınlık... saçmalık işte tamam. Andrew getirdi beni, sorun yok. Çok üşüyünce üstüme bat..."

"Andrew... Andrew, doğru ya tamam onunlaysan zaten bir şey olmaz. Hadi git...git odana" sesi gittikçe fısıltıya dönüştü ve arkasına yaslanarak gözlerini yumdu.

Dediklerine hiç bir anlam veremedim, gerçekten mental ve fiziksel olarak o kadar yorgundum ki...

Odama girmeden çantamı, battaniyeyi ve üzerimdeki her şeyi kapının önünde çıkarttım. Banyoya koşup sıcak suyu açtım ve hiçbir şey hissetmeden öylece suyun altında oturdum.

**

"Aria. Aria, hadi uyan canım."

Omzumda bir el ve beni çağıran bir ses işittim. Gözümü açtığımda Maria teyzeyi gördüm.

"Hadi uykucu kalkacak mısın artık?"

"Saat kaç?" Elim yatağımda telefonumu aradı.

"Saat 3. Eşyalarını kapının önünden aldım ben, sanırım telefonun yatağında değildir. Kötü bir gece miydi?"

"3 mü? Öğleden sonra 3?"

"Evet" diyerek yatağımın ucundan, oturduğu yerden kalktı.

"İstersen yemeğini buraya getireyim."

"Hayır hayır teşekkürler. Hazırlanıp aşağıya inerim."

"Elbiselerini ve eşyalarını temizleyip dolabına yerleştirdim. Çantanı da yanına vereyim..." makyaj masamın üzerindeki çantamı getirip yanıma bıraktı.

"İstersen seninle kalabilirim. İyi misin?"

"O kadar kötü mü görünüyorum?"

"Aslında hayır. Sadece bu kadar uyuman ve kıyafetlerinin hali beni biraz endişelendirdi. Yüzün hala bebek gibi merak etme."

Ben tebessüm ettim, o da kıkırdayarak kapımı kapattı ve çıktı.

Çantamdan telefonumu çıkardım, ah evet kapalıydı. Her zaman yatağımın kenarında, yerde olan şarj aletimin hala orada olmasını umarak elimi uzattım ve şükür... Telefonumu şarja takıp, giyinmek için kalktım.

**

Mutfağa girdiğimde annemi cam kenarında kahvesini yudumlarken gördüm.

Mutfağa girdiğimde annemi cam kenarında kahvesini yudumlarken gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Dün gece gözümün önüne geldi ve mideme yumruk yemiş gibi oldum. Bir an geri dönüp çıkmak istedim ama neden hep hatalı benmişim gibi utanç duyup geri adım atan ben oluyordum ki?İlerledim, buzdolabından küçük bir şişe süt aldım ve buzdolabını sertçe kapattım. Sesle birlikte irkildi, buz gözlü kadın.

"Oh uyanabildin mi? O kadar mı içmiştiniz? Sanırım artık Andrew ile vakit güzel geçiyor ha?"

Yüzümdeki tiksinç ifadeyi kontrol edemedim.

"Beni kendinle karıştırma sakın" dedim.

"Yine neyin var Aria?" Kaşları çatıldı.

"Yine? Neyim? var? Wow" diyip sütü kafama diktim.

"Babam nerede?"

"Birlikte içtiniz herhalde, o da hala uyuyor."

"Biliyor musun, dün babam için üzülüyordum ama bugün asıl senin için üzülüyorum."

"Aria bir sorunun varsa açık açık konuş, ergenliğin bitti sanıyordum. Ben senin düşmanın değil, annenim." 

O buz gözleri, kısarak ona doğrulttuğum gözlerimi delip geçmeye çalıştı. Hiç gözümü kaçırmadan...

"Konuşacağım zaman gelecek merak etme " diyip bitirdiğim süt şişesini çöpe attım ve odama çıktım.

Düşünmem gerekiyordu. Ne yapmam gerektiğini düşünmem...

Kol çantama; yeni aldığım kitabı, kulaklığımı ve telefonumu attım. Güneş gözlüğümü de alarak aşağı indim.

Mutfak masasındaki sarılmış sandviçlerden ikisini de çantama atıp hızla ana kapıdan çıktım.

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin