Dönüşüm [28]

23 5 4
                                    

Gidişatı değiştirememe korkusuyla doldun mu hiç?

Dişine takılan şey gibi seni bırakmayan korku?

Birkaç koz mu gizliyorsun elinde?

Dibe battığının farkında değil misin?

~Arctic Monkey/Do i wanna know

*

Yapay, küçük bir gölün kenarındaki bankta oturuyorduk. Yanıbaşımızdaki lamba yüzlerimizi aydınlatıyordu ve hilal göle yansıyordu.

"Ne olacak? Ne zamana kadar böyle kaçmam gerekecek? "

Sirius sessizliğini bozmadı.

"Tamam. Adım, kimliğim değişti. E okul hayatım, gelecekteki kariyerim ve hatta tüm hayatım ne olacak? Nereye kadar böyle yaşayabilirim ki? Planınızın altı çok boş."

"Böyle şeylere ihtiyaç duymayacaksın."

"Bir iki sene bomboş, sadece para harcayarak mı yaşayacağım. Hayır, genç yıllarımı böyle harcayamam. Sonrasında ne yaparım?"

"İnan bana genç yıllarımı keşke öylece boş yaşasaydım diyecek kadar meşgul olacaksın."

"Neden öyle söyledin şimdi?"

Sessizlik.

"Bir şey söylüyorsan devamını da getirmeye yüreğin olsun! Bıktım artık senin bu ortaya laf atıp susmandan. Cesur gibi görünüp aslında bana küçük bir bilgi bile vermekten korkan, içsel çatışmaları olan zavallı halinden bıktım!" 

Ayağa kalktım ve tam adım atacakken beni bileğimden yakalayıp durdurdu.

"Çok mu kolay zannediyorsun ha? Benim için çok mu kolay? Ben de bıktım her gün kaybetmekten. Bıktım her gün sahip olduğum ama aslında benim olmayan şeylerden! Ben de bıktım kazanmak için kaybetmekten. Bilgi mi istiyorsun? İşine yarayacağını mı zannediyorsun? Tüm aradığın cevaplar sadece bu dünyada seni rahatlatabilir ama asla bir şey değiştiremez anlıyor musun?!"

"O zaman söyle. Neler oluyor, ne var söyle!"

Tam bileğimi bırakacakken sert bakışları bileğimdeki kesik izine takıldı.

"Bu ne? Ne zaman oldu?"

"Sanane. Senin işin ben değilim Sirius. Ben! Senin! İşin veya herhangi bir şeyin değilim!"

"Hiç değişmeyeceksin değil mi?" diyerek bileğimi bıraktı ve ellerini beline koyup arkasını döndü ve başını geriye atıp bir süre öyle kaldı.

Bir adım atıp küçük bir taşa hızlıca tekme attı. Taş yuvarlandı, yuvarlandı ve yuvarlandı...

Elimle alnımdaki teri silerek dudağımı ısırdım ve daha fazla dayanmadım;

"Sen daha iyi bilirsin bana ne olduğunu. Öyle değil mi?"

Dönüp bana baktı.

"Direkt konuş. Ne söylemek istiyorsan direkt söyle."

"Lavanta diyorum. Biliyorum."

Bunu duyduğuna hiç şaşırmadı. Kılı dahi kıpırdamadı.

"Bu dünyada benim bildiklerim. Diğer dünyada ise senin bildiklerin bizi kurtarabilir."

"Ben sana beni takip ettiğini, o lavanta saçmalığını bildiğimi söylüyorum. Sen ise durmuş bana metafor mu yapıyorsun? Ne oldu? Lavanta bıraktın da ne oldu? Nasıl bir psikopatsın sen? İnsanlara bulmaca çözdürmeyi mi seviyorsun? E peki sonra ne oluyor? "

KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Where stories live. Discover now