Lavanta [20]

25 6 4
                                    

Annem;

"Aria yalvarırım ses çıkarma ve saklan" diyerek Eri'ye doğru yöneldiği anda hızlı davranıp Eri'yi kucağıma aldım ve pencereye doğru geriledim.

"Hayır hayır. Orada dur, kimin geldiğinden nasıl bu kadar eminsin sen ha? Sen nasıl bunlara sebep olabilirsin? Eri'yi de benden alamazsın!"

"Ben mi sebep oldum zannediyorsun? Yaşananlar benim için de oldukça zor. Sadece sen mi üzgünsün? Her zaman bencilsin Aria, her zaman. Babanın hırsı ve büyük idealleri yüzünden oldu her şey. Yeter!"

Bir şey dememe fırsat vermeden Eri'yi sertçe çekip kollarımın arasından aldı ve aynı hızla odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattı. Sanki zaman birden ağır çekime alınmıştı. Duvarlar eğilip bükülüyor gibi üzerime doğru geliyordu. Her şey aşırı derece anlamsız ve saçma geliyordu. Az önce eli kolu bağlı kadın şimdi kalkmış, duyduğu bir patırtıya doğru korkusuzca yürüyordu. Hem de kucağındaki bebeğiyle, hiç düşünmeden...

Her yer sallanıyor, midem bulanıyor ve görüşüm bulanıklaşıyordu. Kapının açıldığını gördüm ama her şey bulanık ve dönüyor etrafımda. En son gördüğüm şey kapının açılıp koyu renklerin yavaşça süzülmesi ve başımı vurduğum beyaz halı oldu.

**

Canım yanıyor, yan dönmek istiyorum ama kıpırdayamıyorum. Kirpiklerim birbirine yapışmış gibi, açmakta zorlanıyorum. Gözümü araladığımda yüzüme çarpan aydınlık, gözlerimden girip damarlarıma kadar işliyor. Sızlanarak gözümü yumuyorum. Sonrasında ise zihnime şimşek gibi düşen o dehşet anlar beni aniden doğrultuyor ve ne kadar yanarsa yansın bir anda gözümü açıyorum. İlk gördüğüm şey, düz duvar. Etrafımın farkına vardığımda annemle babamın yatağında olduğumu fark ediyorum. Hemen yataktan inmeye yeltenince de kolumda bir serum takılı olduğunu görüyorum. Bir umutla;

"Tanrım lütfen, lütfen çok kötü bir şekilde hasta olmuş, kaza geçirmiş... Bir.. bir şey olmuş olsun bana ve gördüğüm her şey kabustan ibaret olsun lütfen. Yalvarırım" diye fısıldıyorum.

Bir ipucu bulmak için etrafıma dikkatlice bakıyorum. Çok dağınık bir ortam yok ama ağır bir koku var. Tanıdık bir koku ama ne? Anlamlandıramıyorum. Serumu çıkarmak için ayaklarımı yataktan aşağı salıyorum ve o an bir 'pıt' sesi geliyor. Yere bakınca, ayağımın kenarında bir küçük lavanta görüyorum.

"Lütfen bu, güzel bir şeye işaret olsun."

Serumun çoktan bitmiş gibi bir hali var, kanımı iyice çekmiş içine. Kolumdan nasıl çıkaracıktım acaba? Kendimden hiç beklemediğim bir soğukkanlılıkla serumu hızla çekip çıkarıyorum ve hemen minik bir kan sızıyor kolumdan. Parmağımı kanın üzerine bastırıyorum. Bir sonraki hamlem ne olmalı?

Biraz sersem ve yorgun hissediyorum. Aklıma Eri geldiğinde ağlayasım geliyor ama artık gözlerimden bir damla yaş dahi düşmüyor. Kalkıyorum. Odadaki koku burnumu sızlatıyor adeta. Odama gitmek için kapıya yönelirken annemin makyaj masasının aynasındaki görüntüme takılıyor gözüm. Üzerimde ince, askılı, pembe penye kısa geceliğim var. 

Saçım ve yüzüm temiz görünüyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Saçım ve yüzüm temiz görünüyor. İstem dışı elim saçıma gidince hemen elimi çekiyorum. Sanki ellerim aynada görünmeyince babamın kanının bulaşması hayal olarak kalacak gibi. Başımı iki yana sallayıp adım atıyorum ve işte o zaman masanın sol yanındaki bölme üzerindeki beyaz zarfı ve daha ilk görüşte bile tanıyabileceğim güzellikteki annemin geleneksel el yazısını görüyorum.

~Aria Grey, Sevgili Kızım

Zarfta ismimi görünce terlemeye başlıyorum. Kabus olmasını dilediğim tüm gerçeklik etrafımı sarıyor. Parmak uçlarımla zarfa dokunuyorum. O pürüzsüz yüzeyi hissediyorum. 

Annem beni temizlemiş, giydirmiş, yatırmış ve bir mektup yazıp gitmiş miydi? Ama serum ve benim uyanmamam? 

Hayır- Peki ya babam?

Koşarak odadan çıktım ve merdivenlerin başındayken durdum. Durdum çünkü ev hala biraz dağınık olsa da toparlanmış ve temiz görünüyordu. Yavaşça merdivenden aşağıya indim. Tabii ki babam da yoktu. Hiçbir şey olmamış gibiydi. Şu koku, şu lanet geniz yakıcı koku çok daha bir yoğundu salonda. Çamaşır suyuyla karışık kimyasal gibi ama ne olduğunu bilmiyorum. 

Salonda öyle ayakta dikilmiş dururken yalnızlık çöküyor üzerime. 

Eri, babam ve annem... Söyledikleri doğru muydu acaba? Eri... Hayır, olamaz hiç mantıklı değil. 

Yeşil, düzenli bahçeye bakan camdaki yansımamı görüyorum. Gerçekten de çok yalnız ve çaresiz görünüyorum. Geri yukarı çıkıp odama gidiyorum. Odam oldukça dağınık ama temiz. Telefonumu aramaya başlıyorum. En son saçımdan tutulup sürüklenmeden önce balkonda oturmuş müzik dinliyordum. O yüzden balkona gittim ama telefonumu balkonda değil neredeyse yatağın altında, yerde buldum diyebilirim. Kapanmıştı. Şarj aletim için yatağımın başına gittim ve her zamanki gibi yerdeki şarj aletimi alıp telefonumu şarja taktım. 

Midemdeki ağrıyı bastırmak için yemek yemem gerektiğini biliyordum ama nasıl yiyebilirdim ki? Kafam çok karışık, ruhum paramparça. Annemin yazdığı mektubu almak için odasına gidiyorum ve oradayken yere düşen lavanta geliyor aklıma. Lavanta tutamını ve mektubu alıp yatağıma dönüyorum. Kaybetmemek için telefon kılıfımın içine koymak istediğimde daha önce koymuş olduğum küçük papatyayı da görüyorum ve yanına lavantayı da yerleştirip kılıfı kapatıyorum.

 Kaybetmemek için telefon kılıfımın içine koymak istediğimde daha önce koymuş olduğum küçük papatyayı da görüyorum ve yanına lavantayı da yerleştirip kılıfı kapatıyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


KİMLİKSİZ (NO ID/EA)Where stories live. Discover now