yirmi'

43.4K 970 168
                                    

☆yıldızlamayı unutmayalım ☆

Yorumcukları göreyim 😳

💧

Topuklu ayakkabılarımın sesi, boş koridorda yankılanmaya devam ederken avucumun içindeki kumaşı daha sıkı kavradım. Melankolik müziğin yavaş ritmini hala duyuyordum. Adımlarımı daha da sıklaştırdım. 

O masadan kalkmıştı. Gitmişti. 

Evine de gitmiş olabilirdi ama ben otoparkta beni beklediğini umuyordum.

Restorandan çıktığım an soğuk hava tüm tenimi ayağa dikti. Mart, gerçekten buz gibi geçiyordu. 

Gözlerimi etrafta gezdirirken üşümemi göz ardı edip biraz daha kendi halimde yürüdüm. Onun beni uluorta bir yerde beklemeyeceğini bildiğimden biraz sessiz biraz da saklanarak ilerliyordum.

Arabalar daha da sıklaştığında otoparka girmiştim. Biz arabalarımızı restorana girmeden önce valeye teslim etmiştik. Onlar farklı ve daha gösterişli bir yerdeydi. Şu an burası daha standart bir yerdi.

Yemeğe Görkem'le geldiğim için arabamı öğle sonunda kendim buraya bırakmıştım. Planım uzun zamandır hazırdı.

Ağaçlar şiddetli rüzgarla eserken ortam biraz ürkütücü gelmeye başladı. Tam ortalara doğru yöneldiğimde arabamın çok da uzağında olmayan bedeni gördüm. Arkası dönüktü.

Şanslıydım.

Dudaklarım hafifçe yukarı kıvrıldı. Topuk seslerimi duyduğunda hareketli başı donup kaldı.

"Ne sikime beni tehdit ediyorsun?" diye söylendi öfkeyle.

Arkasına kadar salına salına geldiğimde kumaşı yavaşça göz hizasına doğru çıkardım. Her ne söyleyecekse kumaşı fark etmesiyle, kelimesi ağzında tıkılı kaldı.

Çok da sıkı olmayacak bir şekilde bağladım kumaşı. Ayaklarımda uzun topuklular olduğu için ondan çok kısa değildim şu an.

"Bu hoş değil." derken parmaklarımı yüzünden indirmeden, yavaşça dudaklarına değdirdim. Kesik bir soluk verdiğinde sıcak nefesi tenime dokundu. Uzun tırnaklarımla o dolgunlukları okşarken verdiğim güçlü nefesle göğsüm sırtına çarptı. "Sevgilim var demiştin!"

Ensesine dudaklarımı değdirdiğimde yutkundu. Ardından bir adım geri çıkıp elini tuttum. Yan yana geldiğimizde normale göre uzamış sakallarına daha dikkatli baktım çünkü gündüzleri, herkesin gözü önündeyken bunu yapamazdım.

Onu kendimle beraber arabama götürürken itiraz etmedi. İçindeki o dik başlı çocuğu biliyordum. Herkes göremiyordu ama ben görebiliyordum. Görkem nasıl beni görüyorsa ben de onu görüyordum. İstese karşı çıkabilirdi. Beni hemen şurada manipüle edebilirdi ama bu bilinmezliği seviyordu.

Onu arabamın ön tarafındaki yolcu koltuğuna oturttum. Hafif zorlansa da halletmiştik.

"Kaçırıyor musun beni?"

Sayılır.

Birkaç saniye yüzüne baktığımda doğrudan ön cama dönüktü. Kaşları çatık olmalıydı ki yüzü biraz kırışık duruyordu. Üstünde her zamanki gibi bol kıyafetleri vardı. Bol bir gömlek, bol bir pantolon... 

Ani bir kararla yüksek basamağa basıp kucağına çıktım. Başka bir yere gidene kadar bekleyemeyecektim. Kalbim kulaklarımda atarken şaşkınlıkla ellerini havaya kaldırdı. Kapıya uzanıp hızla kapattım. 

Yüzündeki tek çekici noktaya dudaklarının üzerine dudaklarımı sürttüğümde kafasını geriye çekti.

"Ne yapıyorsun? Kafayı mı yedin sen?"

Belki biraz.

Avuçlarım yanağını kavradığında elmacık kemiklerini hafif hafif okşadım. Aradığım, görmek istediğim tek şey şefkatti ve ben, şu an bana şefkat gösterebilecek en son kişinin yanındaydım.

Tekrar yakınlaştım. Burnumu boynuna doğru yaklaştırıp hafif kokusu içime dolduğunda dudaklarımı değdirdim. Sesli bir inleme arabamın içinde yankılanırken zaferle gülümsedim. Elleri tutunacak bir yer ararmışçasını üst bacaklarımı kavradı. Elbisem zaten yukarı sıyrılmıştı.

Boynunun her noktasında dudaklarımız gezdirip, öpücükler kondurdum. Dilimle hafif hafif üzerinden geçerken kendine hakim olamadan inliyor, sesli nefesler veriyordu. Bacak arama çarpan şişlik her saniye daha da artarken ellerimi kasıklarına doğru kaydırdım. Düğmesini açtığımda yerine biraz daha yayıldı. 

"Videoya falan çekmiyorsun değil mi?"

Güveni, gözlerimi yaşartıyordu.

"Bu çok küçük düşürücü ama görmediğim bir kızı..."

Baksırının üzerinden sertliğini okşadığımda bu sefer ben kendime engel olamadım. Hafifçe kendini dizine sürtmemle "Ah!" diye bir inleme kaçtı dudaklarımdan.

Elimi sıcaklığına gönderirken büyüklüğü karşısında resmen şoka uğramıştım. Gerçekten... Bu kadarını beklemiyordum.

Omzunu kavrayan elimi yavaşça başının arkasına yerleştirdim. Düğüm attığım noktayı çözerken öyle çok inliyordu ki yaptığım şeyin bile farkında değildi. 

Büyük aletinin ucuyla oynamaya başlarken kumaş aramıza doğru kayarak süzüldü. Gözlerini kapatmış olmasına rağmen sesi kesilince yaptığım şeyi fark ettiğini anladım. Delirmiş gibi hızlıca erkekliğini aramıza doğru çıkardığımda dudaklarına yapıştım.

Gözünü açamıyordu.

Korkuyordu.

Çirkin biriyle sevişmekten... Benim gibi biriyle sevişmekten korkuyordu.

Gözlerini yavaşça açtığında dudaklarından koptum. Hafifçe gülümserken elimle altımdaki  küçük kumaş parçasını kenara çekiştirdim. Yerimde yükselip büyük erkekliğini yavaşça içime aldığımda gözleri kocaman oldu.

"Merhaba..." dedim kısılan sesimle. Büyüklüğü karşısında bedenim tepkisiz kalamadı. Kısıkça inledim. "Ihm... Bu kadar büyük olduğundan bahsetmemiştin Emre?"

💧

Evet ilk bölümden beri aklımdaki erkek karakter buydu. Emre, Ahu ve Görkem'in arkadaşlarından.

Sizce Emre ne tepki verecek?

Görkem bu durum karşısında ne yapar?

Görkem bu durum karşısında ne yapar?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin