yetmiş bir'

23.5K 1.1K 216
                                    

☆yıldızlamayı unutmayalım ☆

Yorumcukları göreyim 😳

💧

Emre yanımdan kalkıp ayağa fırladı. Yaşlı gözlerime inanamıyormuş gibi bakarken utançtan yerin dibine girmek istiyordum. Ona her şeyi anlatmak zordu ama bilmesi lazımdı. Bilmeli, beni tamamen tanımalıydı.

"Ne dediğinin farkında mısın?" dedi bağırır gibi bir sesle. Elini saçlarının arasına daldırıp kökünden çekiştirdi. "Ne demek babam? Ahu... Ne dediğinin farkında mısın sen güzelim?"

Oturduğum yerde dizlerimi kendime çekip düz düz ona bakmaya devam ettim. 

"Yedi sekiz yaşlarındaydım."

"Hayır!" diye çığlık attı. Sesi ağaçların arasında yankı yapıp geri tekrar kulaklarımıza döndü. "Hayır, hayır..."

"Annem korumadı, bana da çok normal geldi. Benim annem hiç yanlış olanı anlatmadı ki bana... Ne bileyim biri bir yerime dokunduğunda ona anlatmamı istemedi, bu dokunuşun kötü olduğunu söylemedi. Ben sandım ki benim görevim bu... İlk başlarda geceleri sadece babamın yanına gidip geliyordum. Çok da hatırlamıyorum ama babamla uyuduğum için seviniyordum Emre." dedim ama her şeyi sanki bugün yaşamış gibiydim. 

Dün yemekte ne yediğimi sorsalar asla hatırlamazdım ama çocukluk anılarım taptaze zihnimin içindeydiler. Unutulmazlardı. Çocukken yaşananlar asla unutulmazdı.

"Baban değildir!" dedi Emre inatla. "Babam diyorsun, baban değildir. Ahu..." Elleri titredi gözünü kapattı. Bir anda gözümün önünde yaşlanmaya başladı. "Kızım babam diyorsun... Nasıl amına koyayım? Nasıl baban olabilir?"

"Her baba kusursuz mu sanıyorsun sen?" dedim kısık sesimle. Cevap gelmeyince tekrar kendi kendime denizin manzarasına bakarak konuşmaya devam ettim. "Hiç utanmadım biliyor musun Emre? Sadece canım yanıyordu ama utanmıyordum çünkü oyun oynuyorduk. Benimle kimse oyun oynamazdı ama önce babam oynamaya başladı. Sonra oraya gelen farklı adamlar... Farklı farklı oyunlar oynardık."

"Sus!" diye bağırdı en sonunda. Dizlerinin üzerine çöktü ve gözlerinden düşen damlalar yanağını ıslatmaya başladı. "Susma." dedi kendiyle çelişerek. "Başkaları çok susturmuştur, susma."

"Hayatım böyleydi. Yedi yaşlarıma kadar oralarda görünmez iken babamdan sonra herkes beni görmeye başlamıştı. Çok..." İstemsizce bir hıçkırık kaçtı boğazımdan. Ardından bir tane daha, bir tane daha... Kendimi tutamayıp içimi çekerek ağlamaya başladım. "Çok canım yanıyordu Emre... Bir tanesi vardı... O çok daha acımasızdı. Oyunları çok ağır oluyordu."

Yanıma kadar emekleyip geldi ve beni tekrar kucağına aldı sevdiğim. Her noktası titriyordu. Konuşmuyordu çünkü konuşacak takati kalmamıştı. 

"Ne yaptığını söyleyeyim mi?"

"Ha-evet. Söyle." dedi başımı iyice göğsüne bastırarak. "Söyle güzelim."

"İğnesi ipliği olurdu." dediğimde anlamadı. "Sırtımdan iğne iplikle geçmeye, kollarımı birbirine dikmeye çalışırdı. Kanardı hep ama oyundu... Değil mi Emre? Hepsi oyundu."

"Babanın ismi neydi?" dedi boğuk sesiyle. O ismi tekrar ağzıma alamadım. Alsam muhtemelen günlerce uyuyamazdım. Cevapsız kalacağımı anladığında "Sen, sen... Tanıdığım en güçlü kadınsın." dedi.

"Değilim, ben senin tanıdığın en rezil insanım. Bir insan hiç mi utanmaz Emre? Çıplak kalmaktan hiç mi utanmaz? Ben rezil gibi-"

"Sen tertemizsin." dedi beni daha sıkı sararak. Biliyordum, hem beni hem de kendisini toparlamaya çalışıyordu. "Sen bebek gibisin, benim güzel kızımsın. Çok güçlüsün. Küçücük, masum bedenine dokundukları için, sana normal olan buymuş gibi gösterdikleri için asıl rezil olanlar onlar..."

"Babam da öyle diyor." dedim Emre'ye doğru başımı kaldırarak. Durmuyordu, göz yaşları onun da durmuyordu. "Yani Haldun babam..."

"Nasıl kurtuldun?" Bu soruları aslında sormak istemiyor ama benim anlatmak istediğimi bildiği için soruyordu, anlayabiliyordum.

"Hatırlamıyorum... Sadece bir bağırış kopmuştu, herkes her yere kaçışmaya başladı. Ben o an..." Yanaklarım al al olurken Emre eğilip yanağımı öptü. Aldığım cesaretle mavilerinden bakışlarımı bir saniye bile ayırmadan devam ettim. "Yine o bir yerlerimi dikmeye çalışan adamla odadaydık, çıplak olduğumu hatırlıyorum. Bağırışlar iyice artınca beni bir çekmecenin içine koydu."

"Çekmeceye mi? O kadar ufak mıydın?"

"Ne sandın ki? Etle pirzolayla beslemiyorlardı herhalde." dedim dalgaya vurarak ama ikimizde gülmedik. "Babam sadece akşama doğru birkaç parça peynir atardı önüme, köpekmişim gibi. Onu yerdim sadece. Neyse keşke sadece aç kalsaydım. Aç kalmak bu hikayenin en masum kötü tarafı."

"Ahu'm..."

"Babam kurtardı beni o çekmeceden. Onun da o adamlardan biri olduğunu sandım ama beni kimse görmeden bir çarşafa doladı. Hızlıca oradan çıkardı. Benim ilk defa hayatıma orada dokundu, canımı kurtardı. Ben sevgiyi ondan öğrendim ama sadece onu sevebildim. Benimle gerçek evladıymışım gibi ilgilendi. Biz birbirimizin yoldaşı olduk. Öyle bir baba ki... Sana kalbinin güzelliğini anlatamam."

"Ayaklarına kapanmak istiyorum."

"Oyun oynamak daha farklıymış biliyor musun?" dedim çocuk gibi. Emre daha da kötüleşti. "Bebekler varmış, puzzle varmış, legolar varmış... Onlarla oyun oynanıyormuş Emre."

"Nasıl dayandın?" dedi boynuma sokularak. "Neden anlatmadın bana? Nasıl... Nasıl dayandı minicik bedenin? Baban olacak orospu çocuğu nasıl kıydı sana?"

"Bilmem." Ensesine sarılıp küçük saçlarıyla oynadım. "Belki de onlara da satılmıştım, gerçek evlatları değildim. Bilmiyorum... Ama tek isteğim bu hayatı acı içinde geçirmeleri. Ben çok ufaktım, anlamadım. Sevgiyi, ilgiyi bilemedim ama onlar beni kullandılar. Bir masumun sırtından para kazanıp yediler."

"O-onlara ne oldu?" Boynum her saniye daha çok ıslanıyordu. Emre kendine hakim olamadan ağlıyor ve sürekli elini yumruk haline getirip duruyordu. "Biliyor musun ne olduğunu? Söyledi mi Haldun bey?"

Rüzgar esmeye başladığında başımı gökyüzündeki yıldızlara çevirdim. "Birçoğu hapiste..." dedim sakince. "Babam çoğuna bela oldu ve içeri tıktırdı. Öz babam da içeride."

"Dosyaların..."

"Hepsi Haldun babamda... Tüm davalarla o ilgilendi. Beni çok az kişiyle muhatap etti. Hala devam ediyor mu bilmiyorum ama o zamanlardan çekilen videolar vardı, internet ortamında yayılmıştı. Onları sildirmişti ama-"

"Ama? Daha kötü ne olabilir amına koyayım?"

"Üzülme..." Tüm şefkatimi ona vermek istedim. "Uyuyalım mı? Kulübeye geçelim mi?"

"Ahu..."

"Hım?"

"Sen nasıl dayandın bilmiyorum ama..." Sesi kesildiğinde başını boynumdan kaldırdı. Kan çanağına dönen gözlerinin ortasında mavileri parlarken acı içinde sordu. "Ben nasıl dayanacağım? Ben sana yapılanlara nasıl dayanacağım sevgilim?"

💧

Dayanamayacaksın Emre. Çünkü ben de dayanamıyorum

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin