kırk sekiz'

29.6K 991 113
                                    

☆yıldızlamayı unutmayalım ☆

Yorumcukları göreyim 😳

Yorumcukları göreyim 😳

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💧

"Üşüyeceksin, üstünü giydireyim sana."

Kollarımı sıkılaştırıp daha çok ona sokuldum. Üşümüyordum. Bedeninden yayılan ısı her tarafımı sarmış gibiydi. Bacaklarıma dolanan bacakları, bir baba şefkatiyle sarılan kolları, yüzüme yakın olan yüzüyle eğer üşüsem de bunu hissedemezdim sanırım. Daha yoğun duygular içerisindeydim.

"Buz kestin." dedi tekrar kulağıma doğru erkeksi bir sesle.

Neredeyse iki saattir salonumdaki L koltukta uzanıyorduk. Hiçbir şey demeden onu içeri almış, buraya yatırmıştım. Hemen yanı başına da kendi bedenimi atmıştım. Arada saçlarımı okşayarak üşüdüğümü dile getiriyordu ama biliyordum ki o da bu konumumuzu kaybetmek istemiyordu.

"Kalkmak istemiyorum." dedim mırıl mırıl bir sesle. Emre'nin parmakları hafifçe bacağıma sürtündüğünde irkilecek gibi oldum ama yukarı çıkmış bornozumu hafifçe aşağı çekiştirdi.

"Hasta olunca çok huysuz oluyorsun." Birkaç saniyelik bir duraksama yaşadı ve ardından devam etti. "Gerçi sen hep huysuzsun."

"Uyuyacağım."

Sıcak nefesi kulağımı sıyırıp geçtiğinde başımı daha çok boynuna soktum. Atan damarının üstüne küçük bir öpücük bıraktım.

"Ahu."

"Uyut beni."

Kendimi uykunun derin kollarına bırakacaktım ki Emre kıpırdana kıpırdana beni kendinden kurtardı. Ahtapot gibi sarmıştım çocuğu resmen. Koltuktan kalktığında inleyerek ona karşı çıkacaktım ki kollarını sırtım ve bacaklarımın altından geçirip koltukla temasımı kesti.

"Üstünü giydirelim, daha sonra istediğin kadar uyu."

"Sen..." Çenesindeki yeni yeşermeye başlayan sakallarını izledim. Avuç içim onları ellemek için kaşınıyordu. "Sen burada kalacaksın değil mi?" dedim çekinerek. "Yani... Gitme boşuna. Zaten geç oldu."

Cevap vermedi. Kucağındaki benle beraber ilerledi ve yatak odamın açık kapısından içeri girdik. Beni yatağa yatar pozisyonda bırakıp kendisi dolaba ilerledi, kapağını yana kaydırdı. Ona dikkatle bakarken gömleğinden omzunun ne kadar geniş olduğunu fark ettim, hatta kaslı sırtını bile sanki dokunmadan tenimde, her hücremde hissediyordum.

Keşke dokunarak hissedebilseydim.

"Ne giymek istersin?"

"Bilmem, sen seç."

Başını geri çevirdiğinde yüzüme baktı.

"Ciddi misin?" Onaylamamla hafifçe güldü. "Neden bu kadar uysal durmaya başladın merak ediyorum. Tanıdığım Ahu değil gibisin bu gece."

"Korktum çünkü."

"Korktun mu?" Koluna dolabımdan aldığı birkaç parçayı asarken ona her konuda açılıp açılmamak konusunda kararsızdım.

"Evet. Bir de üzüldüm. Gerçekten o gün yanlış anladın Emre. Yan bilirsin hep ters konuşurum... O gün de Merve'yle öyle konuşmamın belli bir sebebi yoktu. Seni bırakamıyorum... Bak görüyorsun işte... Ayrılsak bile, sen gitsen bile ben sana hep bir açık kapı bırakacağım. Sürekli de o kapıyı hatırlatacağım."

Yatağın ucuna kadar geldi ve aldığı kıyafetleri ayak ucuma bıraktı. Siyah gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş açarken mavilerini yüzüme dikti. Dilimi dudaklarımda gezdirerek onun ağırlaşan tavrını izledim. Kumaş üzerinden sıyrılıp yere düştüğünde buğulanan sesiyle "İç çamaşırların nerede?" diye sordu. "Açık kapıdan şimdi girmek istemiyorum."

Konuşacak gücü kendimde bulamadığımda işaret parmağımla dolabın kapalı olan kısmını gösterdim. Elimi göğsümün üzerine bastırdım. Çok hızlı atıyordu. Dikkatimi ona vermeye çalıştım. Esmer teni parlıyordu. Omzunun iki yanında küçük küçük benler vardı ve bunu ilk defa fark ediyordum.

Dolaptan çamaşırlarımı çıkartıp yanıma geldi tekrar. Dizini yatağa yaslayıp üzerime eğildi.

"Nefes alman bile beni tahrik ediyor." Yavaşça bornozumun bağını çözdü. "Ağırbaşlı bir insanım ama seninle hep hızlı olmak istiyorum." Dudaklarını öpmek için uzandığım sırada elini karnıma yaslayıp buna engel oldu. "Sevişmek yok."

"Nasıl yok?"

Bir anda görüş açımdan çıkıp bacaklarımdan, kırmızı takımımın külotunu geçirmeye başladı. Parmakları tenimi çizerken heyecanla kasıldım.

"Normal ilişkilerde sevişmeden önce belli bir dönem olur... Karşındakini tanırsın."

"Öyle miymiş?" dedim burun kıvırarak. Ben zaten Emre'yi tanıyordum. Bu döneme gerek yoktu.

"Biz seninle tersten başladık." Pijamamın altını da giydirdikten sonra göğsümün üzerine küçük bir öpücük kondurdu. "Delicesine seviştik... Doyasıya..."

"Tam doyamadım."

Hafifçe güldü. "Beraber zaman geçirmek istiyorum. Seninle normal günlük aktiviteler yapmak, gülüp eğlenmek istiyorum."

"Öyle biri değilim." dedim dudak bükerek. Değildim, benimle yapacağı şeyler çok sınırlıydı. Benimle eğlenmezdi çünkü dinlediğim müzikler, izlediğim filmler kimsenin ilgisini çekmezdi. "İkimizin ortak yönü bile yok Emre... Sevişmeli bir ilişki yaşayalım, hem birbirimizi zaten tanıyoruz."

"En sevdiğim yemek ne?" Kırmızı sutyene burun kıvırıp kenara attıktan sonra sadece tişörtü giymeme yardım etti sorusuna cevap vermeden önce.

"Bilmiyorum."

"Hangi takımı tutuyorum?"

"Takım mı tutuyorsun?" Gözlerini devirdi. "Bak tamam, kızma ama... Bu süreç biraz değişik. Yani şimdi, şu anki durumumuz... Doğru mu bilmiyorum." Yanıma uzandığında arkamdan belime sarıldı. Sırtımı onun göğsüne bastırıp gözlerimi yumdum.

Çok doğruydu. En azından öyle hissettiriyordu.

"Zamanla göreceğiz."

"Peki Merve? O ne olacak?"

"Uyu artık Ahu..." demesiyle gözlerimi yumdum. Zaten daha fazlasını da dinlemekten yana değildim. Uykuya dalmadan önce son duyduğum şey ise "Sevişmeme dönemimiz başlıyor..."

💧

Emin misin Emre?

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin