yetmiş yedi'

22.6K 1.2K 453
                                    

☆yıldızlamayı unutmayalım ☆

Yorumcukları göreyim 😳

💧

Soğuk suyu yüzüme üçüncü kez çarptım. Öfkem hala yerli yerinde duruyordu ve şimdi buradan çıkıp herkese karşı güler yüzlü olmak çok zor geliyordu ama yapmam gereken oydu. Sonuçta insanlar konuşurdu, konuşurlar farklı farklı şeyler söylerdi. Benim için önemli olan Emre'ydi. Ona güvenimin sarsılmasına izin vermeyecektim.

Aynadan bir kez daha yüzüme bakıp çantamdan bir kuru mendil çıkardım. Makyajsız olan yüzümü kuruladım. 

"Kimseyi boğmayacağım. Şak diye suratlarına çarpmak istemiyorum." dedim kendi kendime. "Sakin bir kızım."

Gülümsedim ve iyi olduğuma kanaat getirdiğimde lavabodan çıktım. Tekrar içeri geçtiğimde kızlar dağılmış, sadece masadaki poşet duruyordu. Etrafa gülümseyerek oraya ilerledim ve poşete göz attım. İki paket makarna hala duruyordu.

"Bunlar kalmış, isteyen var mı?" dedim bin bir zorla çıkardığım neşeli sesimle.

"Teşekkürler ama herkes doydu." diye yanıtladı esmer kız. Adı neydi bu kızın adı ya? 

Öğle arası bittiğinden olmalı ki herkes önündeki bilgisayarlara odaklandı. Poşetteki iki paketi alıp göze çarpmadan yavaşça cam kapıdan dışarı çıktım. Karşıdaki koridora ilerleyip heyecanımı göz ardı etmeye çalıştım. Yan yana olan cam odaları ilerlerken aslında cam odaların içinde birer oda olduğunu daha fark ettim. Oralar kapalıydı ve isimler yazılıydı.

Koridorun sonuna kadar ilerledim ve tek tek isimleri okudum. Yaklaşık altı kadın üç erkek ismi görmüştüm ve sanırım ön kısımda görünen kişiler stajyer olanlardı. 

Son odaya geldiğimde kalbimi kasıp kavuran, dilimi yakan o ismi gördüm. Ellerimdeki paketler titrerken ayaklarım donmuş gibi kalakaldı.

Buradaydı. Aramızda belki dört metreden daha az bir mesafe, onu görmemi engelleyen iki engel vardı.

Emre Yaman Eraslan... 

O, buradaydı. Yakınımdaydı.

Nefesimi tuttuğumu, boğazım acıdığında anladım. Girmeye çalıştığım rolün üzerimden sıyrıldığını fark ettiğimde derin bir soluk aldım. Karnımdaki ağrıyı, göğsümü sıkıştıran özlemi ardımda bırakmayı denedikten sonra yerimde dikleşip cam kapıyı içeri doğru ittirdim. Genç, benden birkaç yaş küçük olduğunu düşündüğüm kız, başını kaldırdı.

"Merhaba..." dedim gülümseyerek. Yavaşça içeri girdim.

"Buyurun... Bir sorun mu vardı?"

Siyah, uzun saçlarını ve neredeyse göğsüne kadar açık düğmeli beyaz gömleğini gördüm masanın üstünden görebildiğim kadarıyla. 

"Ben Ahu Özdemir." Birkaç adım atıp masasının önüne kadar geldim. "Haldun beyin kızıyım... Bugün yeni başladım da..."

"Aaa!" diye bir şaşkınlık nidası çıktı dudaklarından. Hızla ayağa kalkıp elini bana doğru uzattı. Benimkinden daha kısa olan siyah eteğini gördüm o an. "Ahu hanım... Merhaba..."

Elimdeki paketleri küçük sehpaya bırakıp elimi avcuna yerleştirdim. 

"Aslında ben karşı taraftayım, kızlarla yemek söyledik de..." diye mırıldandım utanıyormuş gibi. "Birkaç paket kaldı... Ben de az önce seni dışarıda görmüştüm, gelip bir selam vereyim istedim. Hem belki bir şey yememişsindir."

"Çok naziksiniz Ahu hanım..." Yavaşça deri koltuğa oturduğumda gözlerim hemen arkada kalan kapıya değdi. Oradaydı, biliyordum. Çünkü o erkeksi kokusunu tanıyan, bilen en iyi kişiydim.

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin