3.4

46.2K 2.9K 1.3K
                                    

bölüm geç geldi ama sabah yazamadım
bize de beklenmedik bir misafir geldi.
bölüm bir türlü bitmeyince de ortadan ikiye böldüm.

yedinci ev - aşkının huzurunda

🩺

Naz Yılmaz

Kapının ziline basıp geriye çekildim. Karabiber heyecanla havladığında kafamı ona doğru eğip işaret parmağımı dudağımın üzerine götürdüm ve sessiz olmasını söyledim. Beni anlamış gibi baktığında yüzümü kapıya çevirdim ve heyecanla açılmasını bekledim. Çok geçmeden kapı açıldı.

"Biz geldik!" dedim ve kollarımı havaya kaldırıp iki yana açtım. Karabiber de ona selam verircesine havladı. Alaz ile göz göze geldik. Sonra gülümseyerek kafasını aşağıya eğdi. "Aaa Kimyon bey de gelmiş."

"Karabiber Alaz, Karabiber." dedim yalancı bir öfkeyle. Beni sinir etmek için yaptığını anlayabiliyordum. Öfkeyi yüzümden silip tatlı tatlı gülümsedim. "Onu evde tek bırakmak istemedim. Hem böylece sen de artık ona yavaş yavaş alışmış olursun."

"İyi yapmışsın." dedi elini belime sarıp beni kendisine doğru çekerken. Sonra yanağıma derin bir nefes alıp uzun bir öpücük bıraktı. Ben de kendimden geçmiş bir şekilde gözlerimi kapatıp kafamı yana doğru eğdim.

"İşte şimdi hoş geldiniz." dedi benden ayrıldığında. Bir şey diyemeden yüzüne baktım. Yavaşça yaklaşıp ben de onun yanağını öptüm ve sessizce içeriye girdim. Sonra birden aklıma gelen şeyle çantamdaki lacivert yelpazeyi çıkarttım.

"Bak sana ev hediyesi olarak ne getirdim." dediğimde Alaz bir bana bir de elimdeki yelpazeye baktı. Sonra da gülerek "Deli." dedi ve mutfağa ilerledi. Yelpazeyi sehpanın üzerine bıraktım. Karabiberin tasmasını da çıkartıp içeride serbestçe dolaşmasını sağladım.

"Sorun olur mu böyle evin içerisinde gezse?"

"Hayır güzelim, gezebilir." dedi. Eğildiğim yerden kalkıp gözlerimi evinin içinde dolaştırdım. Çoğunlukla açık renkler kullanılan evin ferah bir bir dekorasyonu vardı. Mutfak ve salon da birleşikti planlıydı.

Sessizce ilerleyerek mutfakta yanına geldim ve arkasından ona sarıldım. Güldüğünü işitsem de dönüp bana bakmadı. Ben de gülümseyerek kafamı yan çevirdim ve sırtına yasladım. Bir süre öylece durduk.

"Hadi sofraya." dedi elindeki portakal suyu dolu bardakları havaya kaldırıp. Belindeki kollarımı çözüp arkasından masaya doğru ilerledim. Masadakileri görünce şaşkınlıkla kaşlarım havalandı.

"Bunları sen mi hazırladın? Çok güzel gözüküyorlar." dedim inanmayan bir ses tonuyla.

"Şaşırdın galiba? Sana o kadar becerikliyim de dedim ama inanmadın." dedi alıgan bir sesle ve bardakları masaya bıraktı. Şimdi de yüzünde ukala bir gülümseme vardı. "Sen asıl tatlarına bak."

Masa başındaki sandalyeyi çekerek oturduğumda o da hemen yanımdaki diğer sandalyeyi çekti. Tabağıma hazırladığı şeylerden doldurduğumda merakla beni izlediğini biliyordum.

Tabağımdakilerin bir bir tadına bakarken yüz ifademi sabit tutmaya çalıştım. Yaptıkları gerçekten çok lezzetliydi ama bunu Alaz'ın öğrenip ego yapmasına gerek yoktu.

Alaz beni izlemeyi bırakıp bir dilim ekmek aldı ve üzerine reçele benzeyen bir şey sürdü. Sonra da kendinden emin bir ifade ile ekmeği bana doğru uzattı. "Bir de bunu dene." dedi. Ekmeği elinden alıp bir ısırık aldım, gözlerim kocaman açıldı.

PSİKOLOG BEYWhere stories live. Discover now