5.0

41.3K 2.3K 1K
                                    

ben geldiiimmmm
öyle bir bölüm getirdim kii...
hadi okuyun da görün

mor ve ötesi - forsa
the neighborhood - sweather weather
[bu arada biom'da kitabın çalma listesi varr...]

🩺

birkaç gün sonra

Naz Yılmaz

Alaz'ın bacağının üstündeki, parmakları birbirine dolanmış olan, elimize baktım. Geçen gece sergilediği tavırla bu durumu daha fazla erteleyemeyeceğimi anladığım için doktora gitmeye ikna olmuştum. Alaz, bunu ona söylememin üzerinden çok geçmeden, aynı zamanda onun hocası da olan, bir psikiyatristten benim için randevu almıştı.

Şimdi onunla birlikte kliniğin koridorunda oturmuş, sekreter kızın adımı seslenmesini bekliyorduk. Koridorda tabiri caizse ölüm sessizliği vardı. Burada bulunmaktan her geçen dakika daha çok gerilmeye başladığımda etrafı inceleyerek sakinleşmeye çalıştım. Birbirinin aynısı üç beyaz kapı ve benimle birlikte bekleyen iki hasta daha vardı.

Duvarlar, koltuklar, çerçeveler, onların içindeki fotoğraflar... hepsini tek tek inceledim, onlar da bembeyazdı. Beyaz ferahlıktı. Benim ise bu beyazlara bürünmüş koridorda anlamsızca göğüsüm sıkışıyordu. Bu biraz da kendi kendime yarattığım panik yüzündendi sanırım. Doktorun az sonra anlatmamı isteyeceği şeyleri düşündükçe nefes alamıyor gibi oluyordum.

Etrafı incelemeyi bırakıp koridorda bizimle birlikte bekleyen insanlara baktım. Küçük bir kız çocuğu, yanında ebeveynleriyle birlikte karşımızdaki üçlü koltuğa oturmuştu. Annesi, çatık kaşlarıyla etrafa bakarken burada olmaktan memnun değilmiş gibi görünüyordu. Muhtemelen çocuğu buraya getirmek isteyen de babasıydı.

Küçük kız ayaklarını bir ileri bir geri sallarken annesi rahatsız olmuş gibi bir bakış atıp kızın bacaklarını dürttü. Ayaklarının hareketi dururken kafasını kaldırıp annesine baktı. Yediği sessiz azardan sonra usulca kafa sallayıp önüne döndü. Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsedim. Kız tereddüt ederek annesine baktı ve sonra bir daha benimle göz teması kurmadan kafasını önüne eğdi. Fark ettiğim kadarıyla daha şimdiden annesinin baskısı altında ezilmişti.

Benden rahatsız olmaması için gözlerimi onun üzerinden çekip diğer hastaya çevirdim. Onların yanındaki koltukta yaşlı bir teyze bastonuna dayanarak destek almış oturuyordu. Kızı olduğunu düşündüğüm genç kadın, yanında ona destek olamaya çalışsa da yaşlı teyzenin, onu pek dinlediği söylenemezdi. Bakışları uzaklara dalmıştı. Gözlerindeki kırgınlık buradan bile belli olurken dudaklarım buruk bir şekilde yukarıya kıvrıldı. Kim bilir o neler yaşamıştı?

"Kızgın mısın bana?" dedi bir ses.

Dikkatimi ve kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde Alaz'la göz göze geldim. Bir süre sadece gözlerine baktım, cevap veremedim. Kızgın mıydım, hayır. Ona kızgın falan değildim. Sadece korkuyordum. Az sonra içeride ne olacak bilinmezliğinin yarattığı bir korkuydu bu. Benden hâlâ bir cevap beklediğini fark edince kafamı yavaşça iki yana salladım.

"Hayır, kızgın değilim. Hatta yanımda olduğun için kendimi daha iyi hissediyorum." dedim kısık bir sesle, ardından hafifçe gülümsedim. Kafamı onun omzuna bıraktığımda bir kolunu sırtıma dolayıp bana sarıldı. "Yanında olacağımı, bu durumu birlikte halledeceğimizi söylemiştim sana." dedi.

"İçeriye de geleceksin değil mi?" diye onaylatmak ister gibi sordum. Kafamı kaldırıp baktığımda dudaklarını büktüğünü gördüm. "Yani, sen gelmemi istiyorsan ve doktorun da buna izin verirse, tabi ki gelirim." dedi.

PSİKOLOG BEYWhere stories live. Discover now