1.8

58.8K 5K 883
                                    

ne jupiter - renksiz bir kadın

öncelikle bir şey söylemek istiyorum;
ben normalde bu oy mevzusunu çok önemseyen biri değilim ama şu an bölümün görüntülenme ve oy sayısı arasında ciddi bir uçurum var : neredeyse 2k görüntülenme ve 100 oy

belki oy vermeyi unutuyorsunuzdur diye öyle ufacık hatırlatmak istedim. yine size kalmış bir durum isteyen oy verir istemeyen vermez, buna göre bölüm yazmıyorum sonuçta 💞

🩺

Naz Yılmaz

Hava neredeyse kararmak üzereydi. Tedirginlike bir köşeye çekilmiş Alaz'ın buraya gelmesini bekliyordum. Beni görmesini istemiyorsam gitmeliydim belki ama sanırım biraz teselliye ihtiyacım vardı.

Çakıl taşlarını ezen lastik sesini duymamla olduğum yere daha çok sindim. Alaz arabasını gelişi güzel bir yere park edip aşağıya indi. Durduğu yerden gözlerini parkta gezdirirken beni görmesi imkansızdı.

Kendi kendine bir şeyler mırıldanıp biraz daha parkın içine doğru ilerledi. Şimdi tam olarak sırtı bana doğru dönüktü. Cebinden telefonunu çıkartıp bir şeyler yazmaya başladı. Yüz ifadesini göremesem de parmaklarını kullanış biçiminden biraz sinirli olduğu anlaşılıyordu.

Psikolog : aferin sana aferin

Psikolog : dediğin gibi kaçmışsın

Psikolog : hayır yani insan mı yiyoruz burada anlamıyorum ki

Psikolog : alt tarafı yanına gelecektim

Mesajlarını görüldü olarak bıraktıktan sonra telefonumu cebime koyup derin bir nefes alıp verdim. Sonra da saklandığım ağacın arkasından çıkıp tedirginlikle ona doğru ilerlemeye başladım.

Telefonuma bir mesaj daha geldiğinde adımlarımı hızlandırdım. İçime bu deli cesareti nereden gelmişti hiçbir fikrim yoktu ama sadece sarılmak istiyordum. Tuttuğum gözyaşlarım akmaya başladığında ise aramızda kalan küçük mesafeyi çabucak kapatıp ona sırtından sarıldım.

Anlık bocalama ve irkilme ile arkasını dönmeye çalıştı. Ben ise belindeki kollarımı daha sıkı sardım ve yüzümü sonun sırtına gömüp onun bu hareketini engellemeye çalıştım. "Dönme arkanı."

"Naz?"

"Gitmedim buradayım, dönme arkanı."

"Tamam rahat ol dönmüyorum. Sen iyi misin?"

"Bilmiyorum. Benim sadece sarılmaya ihtiyacım var." dedim sesimi değiştirme zahmetine girişmeden. Kıpırdanmayı kesip sakince ona sarılmama izin verdi. Ben de yüzümün bir tarafını onun sırtına yaslayıp ağlamaya devam ettim.

Dilimin ucunda sayısız kelime varken ben konuşmaya nereden başlayacağımı bilmiyordum. Düşüncelerimi kontrol edememek ne acıydı. Onların arasında boğuluyor gibiydim, nefes alamıyordum. Ve sanki bunu kanıtlamak ister gibi derin bir nefes verdim.

Şu an kaç yaşındaydım bilmiyordum. İçimde bir yerlerde hiç sevgi görmemiş o küçük kız mıydım yoksa üzerine hayatın ağrılığı binmiş yaşlı bir teyze miydim?

Kırılmıştım, hem de hiçbir kalemin anlatamayacağı şekilde kırılmıştım. Ama benim bile kendime iyi gelmediğim bir zamanda birine sarılmak nasıl bana bu kadar iyi geliyordu çözebilmiş değildim.

Boşta kalan ellerini beline sardığım ellerimin üzerine yerleştirip baş parmağı ile okşamaya başladı. Dışarıdan bakanlar için doktor-hasta ilişkisi bakımından çok tuhaf gözüküyor olabilirdik ama o an bunu umursayacak vaziyette değildim.

"Aslında çok güçlü duruyorsun, üzüldüğünü bile kimseye belli etmemeye çalışıyorsun. Oysa herkes üzülebilir Naz. Kendine bu hakkı tanımalısın."

"Ben sevilmeyecek biri miyim?" diye en sonunda içimde tuttuğum soruyu sordum. O günden beri bu düşünce kafamın içinde dönüp duruyordu. Bir insanı ailesi bile sevmiyorsa kim severdi ki?

"Kim demiş onu?"

"Birinin söylemesine gerek yok, ben biliyorum artık. Kimse sevmiyor çünkü beni."

"Seviyorlar." dedi beni ikna etmeye çalışır bir ses tonuyla. Biraz daha bu ses tonuyla konuşursa kendimi yine kandırıp onun dediklerine inanabilirdim. Ama ben bunu bir kere daha kaldıramazdım.

"Yalancı." dedim çatallaşmış sesimle birlikte. Beline sardığım kollarımı birbirinden ayırdı ve elimin birini dudaklarına götürüp öptü. Bu hareketiyle irkilip kendimi yaslandığım sırtından biraz geriye çektim.

"Sevilmeyecek biri değilsin ve seni birçok kişi seviyor. Mesela arkadaşların, mesela ben." dedi ellerimi tekrar beline dolayarak birleştirirken. Yaptıkları yüzünden dediklerine odaklanamıyordum.

Az önceki temasın üzerimde yarattığı gerilimle birden ondan ayrılmaya çalıştım. Ama bu sefer o, ellerimi sıkıca tuttu ve benim ondan ayrılmamı engelledi. "Hemen yanımdan kaçacak mısın yoksa, kaçak?"

"Kaçmıyorum bir kere ben." diye kendimin bile zor duyduğu bir sesle itiraz ettim. Bu dediğime sadece güldü ve kafasını senden adam olmaz der gibi iki yana salladı.

"Hayatında hiç bir şeyleri düzeltemeyeceğini tüm bedeninle hissettiğin oldu mu hiç?"

"Sevilmediğini düşünmemelisin. Çünkü seni sevecek kişiler sadece onlar değil. Başkaları olacak hayatında, seni çok sevecekler. Ve bir çiçeği büyüten sevgi seni de iyileştirecek."

"Gerçekten teşekkür ederim, iyi ki varsın." dedim kollarımı yavaşça ondan çekerken. Bu sefer karşı çıkmadan ellerimi serbest bıraktı.

"Bu saatte tek gitme, istersen evine ben bırakabilirim seni." dediğinde hızla lafını kestim. "Sen hiç zahmet etme. Ben kendim giderim. Evim de yakında zaten."

"Geç oldu ama..."

"İyi akşamlar." dedim ve hızla kollarımı ondan kurtarıp arkamı döndüm. Olabildiğince büyük ve hızlı adımlarla uzaklaşırken arkadan sesini duydum.

"İyi akşamlar kaçak."

🩺

aslında tam istediğim gibi olmadı sahne
bir de bölüm biraz kısa oldu galiba
ama neyse artık eldeki ile idare edeceğiz.

bölüme oy verdiniz miiğ🥺

PSİKOLOG BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin