6.5

17K 1.1K 442
                                    

selammmm. nabersiniz, nasıl gidiyor?
benim çok berbat ve yoğun ve stresli...🥲

son feci bisiklet - galiba sevmiyorlar

🩺

Başım çatlıyordu.

Bir süredir yarı uyur yarı uyanık vaziyetteydim ama yatakta uzanıp hiç uyanmamış olmayı diliyordum çünkü bu ağrı beynimin tam orta yerine saplanıp kalmıştı. Düne geri dönme şansım olsa içmemeyi tercih ederdim, ya da en azından başıma ağrı saplanmasına sebep olmayacak kadar içerdim.

Sızlanıp yatakta yan döndüm. Saat kaçtı bilmiyordum ama Alaz yatakta yanımda değildi. Telefonumu o günden sonra annemden almadığım için Alaz'dan da bir haber alamıyordum. Muhtemelen yine erkenden çıkıp hastaneye profesörünün yanına gitmesi gerekmişti. Bu sefer kolumun altında günaydın notuyla birlikte duran bir buket çiçek yoktu ama. Sen de iyi alıştın bu çiçek işine Naz.

Oflayıp duvardaki saate baktım ve gözlerimi tekrar kapattım. Uykumu alamamıştım ve uyanmak istemiyordum. Başıma saplanıp kalan ağrı da uyanık kalmak istememe hiç yardımcı olmuyordu. Bugün de okula gitmesem ne olabilirdi ki? İçimde oluşan ufak vicdan azabıyla birlikte yatakta yatmaya devam ettim. Kendime gelecek için bir takım sözler verdiğim hayatımın ilk gününden dersleri bu kadar kaytarmam hoş değildi ama zaten işin ucu kaçmış vaziyetteydi. Belki de bugün, o azimle çalışacağım hayata başlangıç yapmak için uygun bir gün değildi. Hem bugün pazartesi bile değildi.

Tam uykuya tekrar teslim olacakken odanın kapısı birden bire açıldı. Evden benden başka birinin olmadığını düşündüğüm için olduğum yerde irkilip hızla gözlerimi açtım. Aynı anda apar topar yatakta oturur vaziyete geldim. Alaz omzunu kapının kenarına yaslamış gülümseyerek bana bakıyordu. Sabah sabah bu enerjiyi nereden bulmuştu hiçbir fikrim yoktu. Ama benimle ilgilenmekten en sonunda keçileri kaçırmıştı sanırım zira ben ortada sabahın köründe gülümseyerek ifade edilecek bir şey göremiyordum.

"Ne yapıyorsun sen be evde?" dedim uyku sersemi bir halde. Adamın kendi evinde ne yaptığını sorgulamak da tam sana yakışan bir hareketti Naz. "Ben seni hastaneye gittin sanmıştım." dedim sonradan durumu toparlamaya çalışarak. Sabah salaklığım da ayrı bir utanç verici oluyordu. Bir elimle yüzümü ovuşturdum. "Ondan sordum yani..."

"Gitmedim daha ama asıl sen ne yapıyorsun hala yatakta. Saat kaç oldu, okul için hazırlanman gerekmiyor mu?"

"Hazırlanıyordum zaten." diye beyaz bir yalan söyledim. Bembeyaz bir yalan. Üzerimdeki pijamalar ve hala gözümde duran çapaklar bu yalanımı ele verdi tabii. Alaz'ın kaşları şüpheyle havalandığında pes eder gibi bir nefes verdim. Bir şey demeden elini yataktan çıkmam için hızlı hızlı salladı. Bir yandan da halime gülüp kafasını iki yana sallıyordu. "Hadi, hadi kalk. Git elini yüzünü yıka sonra da hazırlanıp kahvaltıya gel. Amma uyuşuk bir şey oldun sen."

Ters bir bakış attıktan sonra üfleyerek ve sürünerek yataktan çıktım. Yanından geçip giderken eliyle zaten karmakarışık olan saçımı dağıttı. Yüzümü arkaya doğru çevirip ona kötü bir bakış daha attım. Odadan çıkıp mutfağa doğru ilerlediğinde ben de ayaklarımı yerde sürüye sürüye lavaboya doğru ilerledim. Aynanın karşısına geçip musluğu açtıktan sonra yüzüme uykumun açılması için birkaç defa soğuk su çarptım.

Havluyla ıslak yüzümü hafifçe kuruladıktan sonra doğru direkt mutfağa doğru ilerledim. Karnım açlıktan sırtıma yapışmış vaziyetteydi, bir şeyler yemeden evden çıkabileceğimi sanmıyordum. Ama kendime kahvaltı hazırlayacak kadar uzunca bir vaktim olmadığı için ayaküstü bir şeyler atıştırmaya karar verdim. Bir şeyler atıştırmak için girdiğim mutfakta karşımda kocaman bir kahvaltı sofrası hazır şekilde duruyordu. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken, midem kendini bana hatırlatır gibi sessizce guruldadı.

PSİKOLOG BEYWhere stories live. Discover now