Bölüm 1: ERKEKLERLE DOLU BİR MASA

4.8K 123 65
                                    


Selam!

Lavanta benim çok uzun zamandır kimseyle paylaşmaya cesaret edemediğim bir hikaye. Ne oldu ne değişti derseniz bence onlar artık gizlenmekten sıkıldı diyebilirim. Seslerini çok uzun zamandır kafamda duyuyorum ve artık o kadar yüksekler ki onları duymazdan gelemedim.

Bu yola çıkmaya karar vermek inanın hiç kolay olmadı umarım siz de benle yürümekten zevk alırsınız. 

------------------------

Bu şehri seviyorum. New York'u seviyorum. Bugün olduğum kadını bu şehre borçluyum. Herkesin aksine burada kaos görmüyorum. Bir düzen var bu şehirde. Gündüzleri sokakta yürüyen kadınların topuk sesleri, takım elbiseyle veya bir kot bir tişörtle yakışıklı olan adamlar. Öğleden sonra okuldan çıkan formalı gençlerin ellerinde soğuk içecekleriyle merdivenlere oturuşu, bir turist kafilesinin kaldırımda yürürken bu şehre hak ettiği değeri verircesine çıkardığı hayret nidaları bunların hepsi bu şehrin bir parçası ve ben bu düzeni seviyorum.

Bu yüzden de hiç gitmek istemediğim bir toplantıya giderken arabamın camından bu şehri izleyip kafamı uzaklaştırabiliyorum. Gözüme Tiffany and Co.'dan çıkan bir delikanlı çarpıyor delikanlı dediysem de benden büyük muhtemelen 30'larının başında. Vücuda tam oturan gri bir takım giymiş, sarı saçları özenle şekillendirilmiş. Avukat gibi duruyor ama emin değilim borsacı da olabilir. Elinde tuttuğu ufak mavi kutuyu ceketinin cebine sıkıştırıyor. Yüzündeki gülümseme insanın gününü güzel geçirtecek cinsten. Sırf her sabah o yüze uyanmak için bile evet denir. Partnerinin kadın mı erkek mi olduğunu düşünüyorum. Acaba sıkıcı bir restorantta şampanyanın içine atılmış bir yüzükle mi teklif edecekti yoksa aylardır düşünülmüş bir organizasyon mu vardı? Tanrım kutunun içinde yüzük olduğundan bile emin değilim ki. Tanımadığım insanların hayatları üzerine hikaye yazmayı bırakmalıyım. Yine de bu ufak oyun kendimi rahatlatmama yetiyor. Biraz sonra gireceğim toplantıyı kısa süreliğine de olsa aklımdan uzaklaştırabiliyorum. Araba uzun gökdelenlerin birinin önünde duruyor ve şoförüm Dan inip kapımı açıyor. Hızlıca bir teşekkür edip binanın önünde beni bekleyen kardeşimden sonra aileye dair en yakın gördüğüm kişiye, akıl hocama, biricik dostuma yöneliyorum. Güneş gözlüğünün ardından nereye baktığını anlayamasam da bana doğru dönünce yüzüne bir gülümseme yerleşiyor. 40'larının ortasında olmasına rağmen kaldırımda yürüyen neredeyse her kadın dönüp ona bakıyor. İngiliz genleri ona iyi bakıyor şakaklarında başlayan gri saçları onu ilginç bir şekilde tehlikeli gösteriyor, bu Pierce Brosnan vari karizmasını seviyorum. Gözlüğünü çıkarıp beni öpmek için uzanıyor. Onun için hazırladığım kokuyu sıkmış. Meşe yosunu ve sandal ağacı notaları ile desteklenmiş bir koku. Bunu ona şirkete ilk büyük yatırımı kazandığımızda hediye etmiştim ve o günden beri her doğum gününde bir şişe veriyordum. Formülü benden başka kimse de yoktu. Bunu onun için hazırlamıştım. Kar amacı gütmeden hazırladığım iki koku vardı biri ona hediye ettiğim. Biri de kendim için hazırladığım. Gerçi kendim için hazırladığımda güzel kokmak, hemcinslerimi ve karşı cinsi etkilemek, iş toplantılarında iyi bir ilk izlenim bırakmak gibi yararları vardı. O zaman kar amacı gütmeden tek hazırladığım koku James Adrian'a hazırladığım kokudur diyebilirim.

'Selam güzellik.'

'Selam.' Centilmence elini belime koyduğunda binadan içeri girdik. Sıcak temmuz gününden sonra klimalı ortamın soğuk havası yüzüme ve kollarıma çarptı.

'Çok güzelsin. Her zamanki gibi.' Sabah kuaförde dalgalı yaptırdığım kumral saçlarımı tuttu.

'Teşekkür ederim.' Bu elbiseyi bugüne özel almıştım. Siyah bir Dior'du üstümdeki. Omuzlarımı hafif açık da bırakacak şekilde göğsüme inen yakası bir iş yemeğine uygun dekolte veriyordu. Belime oturan kumaş küçük tokalı bir kemerle tutturulmuş ve eteği bacaklarımdan dizime kadar dar bir şekilde iniyordu. Knights markasının yönetim kurulu üyeleri ile yapacağımız bu toplantıda olabildiğince iyi görünmek istemiştim.

LAVANTA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now