Bölüm 30: CEBİMİZDEKİ SIRLAR

455 44 26
                                    

Selam 😇
Ufak bi covid arası vermek zorunda kaldım 😷 Ama şimdi karşınızdayım ✌🏾
Lafı çok uzatmadan bölümü hemen bırakıyorum 🥁
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın ⚔️✨

Keyifli okumalar 💛
————————————————

ALEX

            Birbirimizle kavga etmeden aynı odada ne kadar kalabileceğimizi bilmiyordum. Resmen tartışmak, bağırmak veya her şeyi bir kenara fırlatıp hiçbir şey olmamış gibi ya da her şeyin kinini tutarak sevişmek yeni düzenimiz olmuştu. O gelene kadar süite yemekleri söylemiş soğumaması için hiçbirinin ağzını açmamıştım. Şehre kış artık iyiden iyiye gelmişti, gün içinde kar atıştırmaya başlasa da yerler hala kuruydu bu da demek oluyordu ki terasta yemek yeme günlerimiz artık son buldu. Ona vereceğim haberin yükünü iki gündür omuzlarımda taşıyordum. Kendimi rahatlatmak belki de bu gerginlikten kurtulmak için bir kadeh bir şey içmeye karar verdim. Belli ki Mia'nın daha geleceği yoktu. Altın rengi sıvının o alışık olduğum boğaz yakıcı tadına vardığımda derin bir nefes aldım ama nefesim istediğim gibi ciğerlerime dolmadı. Sanki bir sınır kapısından diğerine geçer gibi parça parça iniyordu. Kararan havayı ve gökdelenlerin yanan ışıkları ile bezenmiş şehir manzarasınu izlerken kapının açıldığını ve Mia'nın topuk seslerinin zeminde çınladığını duydum, onu görmesem bile kalbim hızlıca atmaya başlamıştı ve bu atışlar panik atışları değildi, bedenim varlığına tepki veriyordu. Arkamı dönmeden önce bir kez daha derin bir nefes aldım ve bu sefer o nefes hiçbir yere takılmadan tek seferde ciğerlerime doldu. Odasının kapısının kapandığını duydum, o gelene kadar yemeklerin kapaklarını açıp, içki servisini yapmaya başladım. Mia'yı biraz tanıdıysam bugün içkiye hiç olmadığı kadar çok ihtiyacı olacaktı çünkü bu haberin onun için, bizim için ne anlama geldiğini ben bile çözememiştim. Oliver ona söylemeden önce biraz daha beklemek, başka şeyleri de öğrenmek istemişti ama ben bunu Mia'dan daha fazla saklamamaya karar vermiştim. Zaten öğrenmek için yeterince geç kalmıştı.

Odanın kapısı açıldığında mavi bir kot ve gri bir kazakla çıktı dışarı. Saçlarını ensesinde toplamasına rağmen o inatçı birkaç tel yine yüzüne dökülüyordu. Sonunda benle göz göze geldiğinde yüzüne bir tebessüm kondurdu. Artık çok eskide kaldığını sandığım ve bir daha görmeyi ummadığım tebessümlerden. Toplantı odalarında takındığı tebessümlerdendi bu, soğuk ve samimiyetsiz. Sandalyesini çektiğimde sessizce oturdu, yemeğimizi yerken ben onu inceliyordum o ise gözlerini tabağından ayırmıyordu. Gözlerini benden kaçırdığını düşünmek istemiyordum ama bu histen de kurtulamıyordum.

'Günün nasıldı?' diye sordum artık onun bana bakmayan suratına bakmaktan kendi düşüncelerimi dinlemekten sıkılmıştım.

'Normal.' Araya tekrar sessizlik girmesini istemediğim için hemen yeni soruya geçtim. 'Bugün geç çıkmanda Jonathan'ın bulduklarının bir alakası var mı? O konuda ne yaptınız?'

Etinden aldığı lokmayı yavaşça ağzını götürdü ve yuttuktan sonra devam etti 'Hayır. Jonathan şirkete gelmiyor arada mesaj atıyor ama hala aynı noktadayız.' Yeşil gözlerini gözlerime dikip sanki ondan sakladığım şeyi biliyormuş gibi bana baktı. Ama önce konuşmamız gereken başka konular vardı. Kabusları hakkında konuşmuyor sanki hiç olmuyormuş gibi yapıyorduk, Josh hakkında daha bir yere bile varmamıştık. Ona güvenmediğimi sanıyordu. Güvenin bir ilişkinin temel taşlarından biri olduğunu biliyordum. Ona güveniyordum, ama geçmişim yüzümden bunu istediğim kadar gösteremiyordum ve dürüst olmalıyım Josh'la onu yan yana gördüğümde kıskançlıktan kör ve sağır olmuştum. Bunu ona söylemem gerekiyordu, bir yerden başlarsam gerisinin geleceğini biliyordum. Önemli olan ilk kelimenin dudaklarımdan dökülmesiydi. Önemli olan... 'Bugün Lily'i görmeye gittim.' İsmi aramızda çınladığı anda ne yapacağımı şaşırdım.

LAVANTA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin