Bölüm 15: BU BİR GELİNLİK DEĞİL

643 52 26
                                    

Selam😇
Bu hafta bölüm biraz geç geldi öncelikle bunun için kusura bakmayın. Bir aksilik olmadığı sürece bölümleri her hafta cuma ya da cumartesi atmaya çalışıyorum.
Yıldıza basmayı ve bölümle ilgili yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın.
İyi okumalar💞

————————————

MIA

'Beni karşılamana alışabilirim.' Alex'in ailesinin vereceği parti için Miles bu haftasonu yanıma gelmek için trene binmiş ve ben de erken çıkıp onu istasyondan almaya karar vermiştim.

'Sana bir araba da yollattabilirim, ya da arabanla da gelebilirsin.' Dedim kardeşimin ilgili abla özelliklerimden sıkılmasından korkarak.

'Arabayla çok uzun sürüyor. Ama bu şehre adım attığımda ilk gördüğüm yüzün seninki olmasını sevdim.'

'Tamam sen kimsin ve benim huysuz kardeşime ne yaptın?' artık boyu beni geçtiği için tek hamleyle bana sarılıp güldü. Galiba ergenliğin o karanlık, huysuz ve nefret dolu sularını arkamızda bırakmıştık. Bunun için şu an dans edebilirdim.

'Peki bu partiye hazır mısın?' Alex'in ailesi –tüm ailesi- ile tanışmanın benim için nasıl bir gerginliğe sebep olduğunu belki de en iyi Miles biliyordu, ikimiz de o kadar uzun süredir bir aile ortamına girmemiştik ki bu konudaki gerginliğim geceleri anksiyete krizleri geçirmeme neden oluyordu. Bu yüzden gelene kadar telefonda bin kere sorduğu gibi şimdi arabaya binerken de aynı soruyu sordu.'Oraya gelmeden önce bir şeyler yiyelim ne dersin?' diye araya girdim. 18 yaşındaki her erkek gibi karnı her zaman açtı bu yüzden teklifime karşı çıkamadı. 'Ve bu konuyu yemek yerken konuşuruz.'

            Geldiğimiz restoran bir apartmanın bahçe katındaydı ve bahçeye bir kaç masa atılmıştı, yemekleri olağanüstü derecede lezzetliydi. Öyle ki Miles bonfilesini yerken araya girip soruları ile beni rahatsız bile edemedi. Konuşmak istemediğim zamanlarda onu buraya daha sık getirmeliydim. Ama aslında onunla konuşmam gerekiyordu. Konuşacak çok şeyimiz vardı.

'Evet...' Miles peçetesi ile ağzını sildi ama bu sefer onu durduran masada titreyen telefonum oldu. 'Özür dilerim.' Ekrana bakınca arayanın Alex olduğunu gördüm ve açmaya karar verdim. 'Alo?'

'Bebeğim naptın aldın mı Miles'ı?' bana her bebeğim dediğinde kalbim bir ritim kaçırıyordu.

'Evet şimdi yemek yiyoruz. Sen napıyorsun?' daha samimi konuşmak istemiştim ama karşımda oturan Miles iken bunu nasıl yapacağımı kestirememiştim.

'Şimdi çıktım şirketten otele geçiyordum.'

'İstersen uğra yanımıza.' Miles'a baktım ve dudaklarımla Alex'in adını söyledim. Başını gelsin der gibi sallamıştı ama yüzüne şaşkın bir ifade yerleşti.

'İki kardeş konuşacaklarınız yok mu?'

'Yok yok gel sen.' İşin aslı Miles'la konuşmayı ne kadar geciktirirsem o kadar kardı.

Telefonun ucundan kahkahası yükseldi 'Ona söylemedin değil mi?'
'Hayır.' Dedim şeker çalarken yakalanan çocuk gibiydim değil mi?

'Bu oyuna alet olmalı mıyım bilmiyorum?' eline fırsat geçmişti ya oynuyordu benimle.

'Alex.' Dedim hafif uyarıcı bir sesle.

'Tamam tamam sırf Miles'ın tepkisini görmek için geliyorum.'

'Tamamdır. Konum atıyorum.' Ve kapattım.

'Aranız iyi gibi?' Miles az önceki telefon konuşmamızı her bir nefesine kadar dinlemişti.

LAVANTA (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon