Bölüm 4: İKİ BİRDEN İYİDİR

1K 60 33
                                    

Yılın son bölümünden selam:) Nasıl bir yıl geçirdiniz bilmiyorum ama umarım 2022 sizin için bütün güzel anılarını heybesine atmış geliyordur. Kendimiz için, özgürlüğümüz için çok güzel çok umutlu bir yıl olmasını diliyorum. 

Kendinize iyi bakın.

 İyi seneler, iyi okumalar:)

-----------------------------------------------------------------------

Boğazıma sarılan eller yatağımda beni ziyaret ettiğinde rüya olduğunu anlamam için bir kaç saniye geçmesi gerekti. Yataktan kalktığımda saat 7'ye geliyordu. Evden şimdi bile çıksam ofise zamanında varamayacağımı bildiğim için Beatrice'e Adrian ile şehir dışında bir toplantıda olduğumu ve öğleden sonra gelmeye çalışacağımı mesaj attım. İşin doğrusu dün dayatılan fikre eskisi kadar karşı duramıyordum ama hala tereddütlerim vardı bu yüzden Adrian ile biraz daha konuşup belki Ariel'le bir görüşme isteyebilirdim. Kabusumun izlerini atmak için elimi yüzümü yıkamak istedim. Evet ne olduğunu anlayamadığım bir evde uyumuştum, evet çarşaflar çok temizdi ama bu banyo yapacağım anlamına gelmiyordu bu yüzden yüzüme ve kollarıma bolca su çarpmakla yetimdim sadece. Kabusla uyandığım bir gecenin sabahında duş bile alamamışken bedenimi o dar takımın içine sokamayacağımı anladığım an dolapları karıştırmaya başladım ve paketi açılmamış bir sabahlık buldum. Nasıl olsa evde sadece Adrian vardı ve o beni sabahlıkla sayısız kez görmüştü. Gül kurusu rengi sabahlığı sırtıma geçirip önümü bağladım. Adrian'ın telefon görüşmesi kaçta bitmişti bilmiyorum parmak uçlarımda ilerleyip aşağı kata indim. Gün ışığıyla bakınca evin daha da büyük olduğunu fark ettim. Kütüphanenin karşısında devasa bir salon ve onu takip eden yemek odasında 12 kişilik maundan bir yemek masası vardı. kütüphanedeki gibi salondaki koltuklarda deriden yapılmıştı büyük minderleri daha konforlu görünmelerini sağlıyordu. Salonla yemek odasını ayıran büyük kemerli geçitten geçince aynısından mutfakla yemek odasının arasında da vardı. Ada tezgahlı mutfak ceviz renginde mutfak dolaplarıyla donatılmıştı. Yerler ise karamel rengi taşlarla kaplıydı.

Evin bir kişiye değil bir kuruma ait olduğunu hatırlatarak kendime kahve yapmak için dolapları karıştırmaya başladım. En sonunda aradığım malzemeleri bulup kahvemi yaptım. Sıcak kahvenin kokusu burnuma dolarken dilimi yakmamak için üflüyordum.

'Bir tane de ben alabilir miyim?' arkamdan gelen sesle olduğum yerde sıçradım. Neyseki kahvem dökülmedi. Sesin sahibini görmek için döndüğümde karşımda yarı çıplak uykudan yeni uyanmış bir Alex Hamilton gördüm. Şekillendirmeye fırsat bulamadığı kuzguni renk saçları gözlerinin önüne düşmüş mavi gözlerini gölgeliyordu.

'Senin burada ne işin var?' bu söylediğime aldırmadan yanıma gelip dolapları karıştırmaya başladı. Geniş omuzlarından kaslı göğsünden başka bir yere bakmak istiyordum. Bunun için gerçekten çabalıyordum. Ama... ordaydı işte. Bakmazsam haksızlık olur gibi geliyordu.

'Bardak arıyorsan ikinci dolapta.' Benim uzanarak almak zorunda olduğum kupayı o ufak bir kol hareketiyle aldı. Altında saten kumaştan lacivert bir pijama altı vardı. Onun dışında hiçbir şey yoktu, bu benim de üstümde sadece bir sabahlık olduğu gerçeğini hatırlattı. Ben kalçamı tezgaha dayamış iki elimle kahvemi tutarken o yanımda bu çok doğalmış gibi kahvesini dolduruyordu.

'Bir soru sordum.' Eliyle bana bir dakika işareti yaptı. Kahvesini önce üfledi kısa bir yudum aldı. Bu sırada ben de onu inceleme fırsatı yakaladım. İlk izlenimim Alex Hamilton'ın yanında ayağımda topuklularım yokken durmaktan hoşlanmadığımdı. Uzun olduğunu biliyordum ama bana kendimi bu kadar ufak hissettireceğini tahmin etmiyordum.

LAVANTA (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin