Bölüm 34: PRANGALAR

468 51 49
                                    

Selam 😇

Üzülerek söylüyorum ki Alex ve Mia'nın yolculuğunda finale son 1 🥺
Haftaya bu tatlı çiftimize veda ediyoruz 😔
O zamana kadar size 34.bölümü bırakıyorum.
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın

Keyifli okumalar 💛⚔️

———————————

Bu bölüm hayat onları güçlü olmaya mecbur bırakmış bütün bireylere gelsin.
Siz çok güçlüsünüz ve böyle olmak zorunda olduğunuz için çok üzgünüm. Arkanıza yaslanıp oh çekebildiğiniz günlerin artması dileğiyle.

Prongs

——————————

ALEX

'Açmayacak mısın?' barın üzerinde ikinci kez titreşen telefonum artık Oliver'ın da dikkatini çekmişti. 'Mia arıyor.' Dedi ekrandaki adını ve bana öpücük gönderirken çektiğim resmini görmüyormuşum gibi. Frank'in adını ilk duyduğum zaman gittiğinde gittiğinde telefonumda onun bir resmi olmadığı için kendime çok kızmıştım, aramız düzeldiğinden beri onunla olan her güzel anımı fotoğraflamaya özen gösteriyordum. Bir daha onsuz kalamazdım.

Arama bitince ekranda tekrar o resim çıktı.

Mia'nın akşam geç geleceğini söylediği mesajını aldıktan sonra otele dönmüş biraz çalışmaya karar vermiştim. Nick'in mesajı ekranıma düşene kadar oldukça sakin bir gece geçiriyordum. Instagramdaki dedikodu sitelerinden birinin linkiydi, açmayacaktım, Nick ailemizle ilgili neredeyse her haberi yolluyordu, bu yüzden telefona yapışık yaşadığından emindim. Ama altındaki mesaj beni linke tıklamaya itti. 'Baksan iyi olur.' Sıradan bir haber olsaydı Nick'in böyle bir şey yazmayacağını biliyordum bu yüzden linke tıklamaya karar verdim. Karşıma karanlık bir fotoğraf çıktı. Resmin çözünürlüğü oldukça düşüktü, hatta neredeyse piksel pikseldi ama sevgilimi tanımama yetmişti tanıyamadığım kişi ise onun önünde diz çökmüş elini tutan kişiydi. Diz çöken kişinin sırtı kameraya dönüktü bu yüzden kim olduğunu göremiyordum. Josh olabilir miydi? Onu son gördüğümde saçları daha kısaydı ama bu birkaç hafta önceydi. Mia'nın yüz ifadesinden üzgün olduğunu görebiliyordum. Diz çöken kişi onu teselli ediyor gibiydi? İyi de neden teselliye ihtiyacı vardı?

              Onu aradığım her seferde telefonu sesli mesaja düşüyordu, Dallas'ı arayıp nerede olduğunu sormak ve oraya gitmemek için kendimle savaşıyordum ve bu savaşı kaybetmeye çok yakındım. Bir anda orada görünürsem Mia'nın bundan hoşlanmayacağını biliyordum. Benden ona güvenmemi istemişti ve Dallas'tan yerini öğrenip onu kelimenin tam anlamıyla basmak güvenmekten çok uzaktı. Ama bu odada bekleyip onun başka bir erkeğin yanında dönmesini de beklemeyecektim bu yüzden otelin barına indiğimde Oliver'ı aradım. Bana destek olması için ya da beni tutması için orası muamma.

Oliver'a resmi gösterdiğimde kaşları hafifçe havaya kalktı. 'Bilmiyorum dostum bana sadece konuşuyorlar gibi geldi.'

'Mia ağlıyor ve o da elini tutuyor?' belki de gördüğünü bir kez de benden duyması gerekiyordu.

'Onu teselli ediyor olabilir. O gün ben de Mia'ya sarılıyordum hatırlarsan?' dedi durumu aklamaya çalışır gibi. Aklanacak bir şey mi vardı? Beynim neden bu oyunu bana oynayıp duruyordu?

Savunmaya geçtim. 'Aynı şey değil.' Kıskançlık yapmıyordum sadece o adamın kim olduğunu bilmiyordum ve bu da beni rahatsız ediyordu.

Oliver omuzlarını silkip barmenin önüne koyduğu viski bardağını ağzına götürdü. 'Bir arkadaşı olabilir.'

LAVANTA (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now