Bölüm 22: GENİŞ AİLE İLE MÜCADELE KILAVUZU

610 45 20
                                    

Selamm 😊
Ufak bir bayram tatilinden sonra tekrar beraberiz 😇
Tatil bittiği için üzgün olsak da yazın gelmesi ile bir nebze teselli buluyoruzdur diye umuyorum 🙏🏽
Gelen yaz mevsiminin aksine size sımsıcak bir sonbahar bölümü bırakıyorum. Bayrama özel bol akrabalı, aile dramalı bir bölüm🙈
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın💛

Keyifli okumalar ✨⚔️
———————————————-

ALEX

'Kesin ve net olarak beni de davet ettiklerine eminiz değil mi?' aslında kahvaltıya tam vaktinde gelmiştik ama Mia arabadan inmeden önce 'birazcık' problem yaşıyordu.

Güldüm. 'Aslında yalnız gelirsen daha iyi olur demişlerdi ama...'

'E o zaman beni niye sürüklüyorsun Alex. Hadi sen in, ben arabayla biraz dolaşırım sonra seni almaya gelirim hadi.' Bu dediğine gerçekten inanmış olacak ki beni arabadan kışkışlamaya çalıştı.

'Mia şaka yapıyorum. Tabi ki seni de çağırdılar. Hatırlarsan baloya da babam seni 'özel' olarak çağırmıştı.' Kahvaltıya geleceğimizi duyduğunda sevinen tek kişi babamdı ama olsun Mia'nın bu detayı bilmesine gerek yoktu.

'Ama o başkaydı Alex. O kalabalıktı, orada herkes vardı. Gazeteciler vardı bu ise... bu...'

Arkamdaki camdan evin ön cephesine öyle korkarak bakıyordu ki sanki onu Çernobil'e sürüklüyor gibi hissediyordum. 'Sadece bir kahvaltı.'

Derin bir nefes aldı. 'Biliyorum.' Kolundaki altın saati düzelti, sonra elleri kulaklarındaki küpelere gitti. 'Yalnızca...' gözleri sonunda beni buldu. Bana bakınca biraz daha sakinlemiş gibiydi ya da ben öyle olmasını umuyordum bilmiyorum. 'Ailelerle aram iyi değildir benim. Yani beni sevmeyebilirler, küstahlıklarım var biliyorsun. Bir aile yemeğinde nasıl davranılacağını bilemeyebilirim. En iyisi gelmeyim ben.' Gözlerinden geçen tedirginlik geçen akşam bana terasta anlattığı tecrübeden geliyordu. Ona doğru uzandım, kollarım ince titrek bedeninin etrafına sarılırken her zaman yaptığı gibi burnunu boynuma doğru götürdü, bu sabah yine Orion'u sıkmıştım. 'Tamam istemiyorsan gitmeyiz. Başka zaman geliriz. Belki de önce çekirdek Hamilton'larla kaynaşman gerekiyordur.' Geri çekilip arabayı çalıştırdım. Bütün hafta değişen ruh hallerini elbet kahvaltıya yormuştum ama yapabilir sanmıştım.

Eli direksiyondaki elime uzandı 'Olmaz öyle, sen gir.'

'Sensiz oraya gitmeyeceğim.' Büyük girişin etrafından dönüp kapıya doğru yol aldım.

'Dur.' Dedi gözlerini kapatarak. 'Yapamazsam Miles beni öldürür.'

'Bir şey yapmaz.' Biri için değil kendi istediği için o eve adım atsın istiyordum. Kendi içinde bir savaş verdiğini görüyordum, tıpkı bazı geceler odasına gitmeden önce ayaklarının onu benim odama getirdiği ama sonra bunu yapamayacağını düşünüp bana 'İyi geceler öpücüğü vermek için geldim.' Diyip odasına geri döndüğü zamanlarda olduğu gibiydi. Benim yanımda uyumak için verdiği savaşı hiç kazananamıştı umarım bunu kazanırdı, kazanırdık.

Yolcu tarafındaki aynayı indirdi. Kendine bir Tedx konuşması yapacaktı galiba. Ama yapmadı, makyajına baktı, zaten bozulmamış olan rujunu düzeltti. At kuyruğunu eliyle düzleştirdi. Bana baktı yüzünde hayran olunası bir gülümseme vardı. 'Acıktım. Hadi kahvaltı yapalım.' Dedi.

Arabayı tekrar eski konumuna getirdim. 'Kahvaltıdan kastının senin çiğ çiğ Hamilton'lar tarafından yenmen olduğunu biliyorsun değil mi?'

'Hiç yardımcı olmuyorsun Hamilton.'

LAVANTA (TAMAMLANDI)Kde žijí příběhy. Začni objevovat