Bölüm 8: SİYAH

685 61 12
                                    


MIA

Kendi evime taşındığımdan beri bira almamıştım ama bunu ona asla sesli söylemeyecektim. Zayıf tezinin tesadüfen kanıtlamış olması benim suçum değildi. Masada titreyen telefonum bir anda neden bu içkiye ihtiyacım olduğunu aklıma getirdi. Sıkıntıyla telefonuma baktım. Adiran'dan bir haber linki gelmişti. Korkarak tıkladım. Alex ve resmimiz bir anda karşıma çıktı. Resmin üstünde büyük harflerle şu cümle yazıyordu:

'Lavender parfümlerinin kurucusu ve CEO'su Mia Johnson geçtiğimiz akşam Knights CEO'su Alexander Hamilton ile görüntülendi. Red'den çıkan ikili soruları yanıtsız bırakırken aynı araçla gece kulübünden uzaklaştılar.' 

Telefonumu Alex'e çevirdim ve haberi okumasını bekledim. Gözlerini telefonumdan ayırıp bana çevirdi 'Sevinmedin?'

'Çünkü bu Adrian'ın işi. Haberler zaten twitterda dikkat çekmişti. Benim kim olduğumu bilen az sayıdaki kuruluş veya kişi haberin diline tepki göstermişti, muhtemelen Adrian bu tepkileri daha da büyüttü ve haberi rakip sayfalardan birine yaptırdı. Önemli olan başta böyle bir haberin yapılmamasıydı ama her şey için çok geç. Yaşadığımız dünya böyle bir dünya ve ben buna sinirlenmekten isyan etmekten hiçbir zaman geri durmayacağım. Hani bana diyorsun ki bundan tek etkilenecek sen veya Lavender'mişsin gibi konuşma diye. Bu benim için çok zor. Çünkü bu zamana kadar beni etkileyen her şey Lavender'i de etkiledi tıpkı tam tersinin olduğu gibi. Şimdi bunun başka birine veya onun şirketine bağlı olması beni korkutuyor.' Gözlerimin dolduğunu hissettim dudaklarım kurumuştu. Bu yüzden ne zaman geldiğini anlamadığım önümdeki şarabımdan bir yudum aldım. Dilimin üstünde bıraktığı mayhoş tadı alınca devam ettim 'Bu kadarını hayal etmemiştim. Tek bir dileğim vardı. Sadece bir tane. Kendimi ve kardeşimi o kasabadan kurtarmak. Başardıklarımı görünce iyi ki çıtayı yükseltmişim diyorum. Şimdi ise onları kaybedemem. Lavender ve ben aynı şey demek. Bugün bütün bunları kaybetsem başladığım noktaya geri dönmek yerine ölürüm daha iyi.' Böyle bir duygu boşalması yaşamayı beklemiyordum. Ama bütün gün olanlardan sonra hislerimi kontrol edecek takat kalmamıştı bende. Alex'in gözlerinde ise bir soru sormak istediğini görebiliyordum.

'Sorun var.' Dedim onun konuşmasını beklemeden.

'Evet. Sorabilir miyim?'

'Beğenmezsem cevaplamam.' Kendime açık bir kapı bırakmayı her zaman severdim.

'Bu Ariel'in sorgulamalarından biri değil Mia.' Öyle olmadığını biliyordum. Bilmediğim ise bunun NE olduğuydu. Arkadaş mıydık? Sanmıyorum. İş arkadaşı? Belki. İşle ilgili ortak çıkarlarımız vardı ama hiçbir iş arkadaşımla böyle bir an yaşamamıştım. O zaman arkadaş mı oluyorduk? Eğer arkadaşsak dün gece aramızda olanlar bu arkadaşlığın neresinde duruyordu?

'İstemediğin bir soruyu sana sormam.' Diye devam etti.

'Nelerden rahatsız olacağımı nereden bilebilirsin ki?'

Kendinden emin bir şekilde bana doğru eğildi 'Seni tanıyorum.' Yanılıyordu.

'Hayır. Sen sana gösterdiğim kadarını tanıyorsun.' Oturduğum yerde dikleştim. Kabul etmek zorundaydı beni tanımıyordu. Sadece hakkımda yazılanlardan biraz daha fazlasına sahipti çünkü bunları birinci ağızdan dinlemişti.

'Seni tanımamdan neden bu kadar korkuyorsun?' kaşlarını çatmış bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibiydi.

'Hayır korkmuyorum.'

'Sorumu duymadan benimle pazarlığa giriştin.'

'Sadece önlemimi aldım.' Bu iş tehlikeli bir yere gidiyor gibi bir his vardı içimde.

LAVANTA (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora