Bölüm-8

186 30 84
                                    

Kim Jongin

"Jongin hadi yemeğe inelim öğleden sonra dosyayı tamamlarız."

Baekhyun hastanın dosyasından kafasını kaldırmıştı ve bana sesleniyordu. Gözlüklerimi çıkartıp hafifçe burun kemerimi sıkmıştım ve bilgisayarımın saatine gözlerim ilişmişti. Saat çoktan 12.00 olmuştu. Gece 03.00 den beri çalışıyorduk ve hiç ara vermemiştik. David hocadan gelen bildirim ile hastanın taburcu edilmesi için işlemlerin hızlanması gerekmişti biz de Baekhyun, ben ve ismini bu gece öğrendiğim Jongdae olan doktorla birlikte hastanın dosyasını tamamlayacaktık. Tekrardan bir komplikasyon oluşmaması adına dosya detaylıca incelenmeli ve her bir detay eksiksiz kaydedilmeliydi. Hepimiz kendi alanımızla ilgileniyorduk ve hala bitirememiştik. Zaten biteceği de yoktu en azından boş mideye kahve yollamaktansa yemek fikrine sıcak bakmıştım. Kafamı olumlu anlamda salladığım zaman yanımdaki doktora seslendim

"Bay Kim siz bize eşlik etmeyecek misiniz?"

"Dostum Jongdae diye kaç defa düzeltmem gerekiyor. Bak şu saman kafalıya ismiyle sesleniyorken eminim benim için de aynı şeyi başarabilirsin!"

Jongdae hızlı bir biçimde suratını buruşturarak konuşurken geceden beri Baekhyun ile olan soğuk savaşlarını bitirmediğini belirtmek adına güzel bir taş yuvarlamıştı rakibine.

"Jongin yemek yiyelim dedim ne diye iştah kaçırmak adına sineklerle muhatap ediyorsun bizi bak sinirleniyorum vızz vızz seslerinden!!"

Haha aferin Jongin bir Baekhyun yetmiyordu artık Baekhyun'un adeta ikiz kardeşi olan Jongdae'yi de bulmuştun. Harikasın bebeğim aynen devam diyerek içimden kendime saçma sapan bir teselli yollamıştım. Birbirlerini gördüklerinden beri kedi köpek gibi didişiyorlardı.

"Çocuklar gerçekten kan şekerimizin bize bir oyunu bu hadi artık paydos!"

Diyerek bilgisayarımı kapatarak yerimden doğruldum. Telefonumu elime alırken bildirimlerimi kontrol etmiştim hızlıca Minjun'dan birçok cevapsız çağrı ve birkaç mesaj vardı. Ona bir ara cevap vermeyi aklıma not etmiştim. Hızlıca listede aşağılara inerken üç gün önce gecenin bir yarısı beni arayan Kyungsoo'nun ismiyle gülümsemiştim. Evli olduğumu sanıp üzülmüş ve alkol komasına beş kalaya kadar içerek hıncını alkolden çıkarmaya çalışmıştı. Bu hoşuma gidiyordu. Yıllar önce kırılan gururum kıkır kıkır gülüyordu. Otuz yaşında adamlardık ama engelleyemiyordum içimdeki bu hisleri. Sanki bir bahar havası vardı içimde. Onu affetmiş miydim yani? Sadece bir kere sarhoş oldu diye, Hyejin ile uzun uzun benim hakkımda sohbet etti diye, Ha Eun ona da appa diyor diye şimdi ben onu affetmiş miydim gerçekten! A S L A !!

Buraya gelirken her şeye yeniden başlayan bir Jongin olarak gelmiştim ben. O eski ben değildim ama yine de o geceyi düşünmeden edememiştim. Beni kıskanmıştı! Tanrım beni kıskanmıştı bana gitme demişti! O günü düşündükçe sadece gülümsüyordum. Kalbim hala yara bere içerisindeydi. Ama Kyungsoo yaralarıma üflemeye başlamıştı. Gerçekten yaralarımı sarabilir miydi? Beni tekrar iyileştirebilir miydi? Tüm bunların cevabını merak etsem de o günden sonra Kyungsoo'yu bir daha görememiştim. Adeta benle koca hastanede köşe kapmaca oynuyordu. Utandığını düşünüyordum.. Sonuçta karşımda böylesine bir duruma düşmeyi o da beklemiyordur diye düşünüyordum. Ama içimden bir ses de dikkatli olmam gerektiğini Kyungsoo'nun benim sandığım gibi biri olmadığını söyleyip duruyordu. Hala bana neler açıklayacaktı merak ediyordum. Ama benimle bir şeyleri yoluna koymak istiyorsa bu sandığından daha zor olacaktı. Kırılan gururumdan ziyade incinen güvenimi öncelikle iyileştirmeliydi. Çok hasar almıştık..

Jongdae ve Baekhyun ile beraber yemekhanede masamıza yerleşmiştik. İkilinin ara sıra atışmalarına alışmıştım bu yüzden artık garipsemiyordum. Yemeğime odaklandığım sırada Jongdae'nin konuşmasıyla sözlerine dikkat kesilmiştim.

Ne Zamandır SendeyimDove le storie prendono vita. Scoprilo ora