Bölüm-15

195 24 113
                                    


Hayatıma gerçekten bir Kim Junmyeon gerek.. Kyungsoo'nun zaten Kim Jongin'i var.. Ahh demek ki bu Kim'ler böyle! 

Merhabalar bir şeyler öyle birden anlatılacak şeyler değilmiş yazarken farkına vardım. Daha fazla Kyungsoo'yu da Jongin'i de zorlamak istemedim. Kimin neler yaşadığını bilemediğimiz şu dönemde daima sevgili kalbinizi doldursun. Bölüm sonunda bir sürprizim var !




Kim Jongin

Gözlerimi açtığımda karşımda öylece uyuyan yüzünü görmeyi beklemiyordum. Ben yine çok içip uyuyup harika bir rüya görüp gerçekliğe uyanmayı beklerken karşımda onu görmemle gülümsememi tutamamıştım. Hala aynı şekilde uyuyor demek ki diye düşünmeden kendimi alamadım. Büyüleyici.. Geçmişte de her zaman iki elini de başının altına alıp bir bebek gibi büzüşüp uyurdu.

Göğsüme sinen yüzü, kirpiklerinin ürkek hali, bembeyaz teniyle buradaydı işte. Benimleydi. Bir gün onunla uyusam uyansam nasıl olur diye kurduğum hayallerden daha güzeldi şu an. Kıkırtılarımı tutamadığım gibi sürekli dün gece çirkin olduğunu sanıp gösterdiği kısacık çok kısacık saçlarına bakıyordum. Elimle hafifçe dokunup tenimde bıraktığı hisse dayanamayıp ufak ufak öpüyordum.

Ben öptükçe o kıpırdanıyordu. Kaşlarını çatıp duruyordu. Dışarıda fırtınalar estirip kollarımda bebek gibi uyuyan bu adam beni korkutuyordu. Onu daha fazla sevemem dediğim her günün ertesinde kendimi onu daha çok severken buluyordum. Gençken.. ikimiz de hatalar yaparken onu çok sevdiğimi düşünürdüm ama yanılıyormuşum. Kyungsoo'yu çok sevmek diye bir eylem asla yoktu. Onu normal sevemezdim ki çoğu azı olsun. Ben onu hep kalbim patlayacak gibi dinliyordum, görüyordum ve seviyordum..

En sonunda mırıldanarak ve biraz da sanırım küfrederek –kabul bunu ben istemiştim kimle sabah sabah bu kadar uğraşsanız küfrederdi- arkasını dönmüştü. Gözlerim ilk saçlarını bulmuştu yine. Tanrım kafası çok güzeldi!! Keşke daha önce kesseymiş dememe sebep oluyordu. Onu öpmek istiyordum ama daha fazla rahatsız etmemeliydim. Kalkıp kahvaltı hazırlamalıyım ve o da biraz daha rahat etsin diyerek yorganı üzerine çekecekken gördüklerimle dehşete düştüm.

Sırtının ortalarından beline doğru uzanan yara izleri vardı. Çok fazlaydılar. Bunlar.. Bunlar neydi?! Kalbim sıkışıyordu bunlar nasıl olmuş olabilirdi ki! İz bırakacak kadar ne yaşamıştı? Kaza mı geçirmişti? Ama bu ne tür bir kazaydı ki böyle? Tanrım kafayı yemek üzereyim!

Ellerim istemsizce yaraların üzerine gitmişti. Dün gece karanlıkta fark edemediğim tüm detaylar yüzüme bir tokat gibi iniyordu. Tüm vücudunu inceleme isteğimi bastıramamıştım. Ya başka izler de varsa? Hemen yavaşça yorganı kaldırıp onu izlemeye başladım.

Sol üst bacağında bir yanık izi vardı. Sağ ayak parmağından birisinin tırnağı yoktu.. Sol ayak bileğinde derin olduğu belli olan bir kesik izi vardı. Dizlerinde birkaç yerde nokta nokta izler vardı. bunları anlayamamıştım yanık gibiydi ama neden birkaç tane ve yuvarlaktı çözememiştim.

Yatakta dizlerimin üzerinde durup onu izlemeye başlamıştım. Bu adamdan yıllarca nefret etmiştim. Hem de ölümüne bir nefret.. Onun da deli gibi acı çekmesini onun da ağlarken nasıl sabah olduğunu anlayamadığı geceleri olsun istemiştim. Ama istediğim bu değildi.. Hayır bu değildi!

Şimdi geçmişe dönebilsem bu yaralardan daha beterlerini kendime yapardım. Her nefret ettiğim saniye için bir yumruk atardım kendime. Ne kadar aptaldım. Tanrım ben ne kadar bencildim. Gözyaşlarımı tutamıyordum.

Ne Zamandır SendeyimWhere stories live. Discover now