Bölüm - 24

131 12 5
                                    


Kim Kyungsoo..

8 AY SONRASI

"Alo. Hı hı.. hımm.. Ah anlıyorum. Tabi elbette geleceğim hemen."

Jongin kahvaltı yaptığımız esnada gelen telefonla birden ayağa kalkmıştı. Şaşırmıştım çünkü ne benim ne de onun öğlene kadar herhangi bir işimiz yoktu. Hatta oğlumuz için odasını sarıya boyayacaktık. Sıkıntıyla iç çektim şimdi nereye gidiyordu ki böyle ya.. Boyalar bile hazırdı.. Geldiğinde görecekti ve mutlu olacaktı benim biriciğim.

Ah oğlum demiştim yine.. sanırım tanrı söyletiyordu bu şekilde umarım yetkilileri de söyletirdi de Jeongyun'umuza bir an önce kavuşurduk. Sevgili iç sesim tanrı bizi duyabiliyor farkındasın değil mi? Kendi kendime planlarımı mahvetmekte üstüme yoktu işte. KURAL 1: ÇOK İSTEDİĞİN BİR ŞEYİ DİLLENDİRİRSEN OLMAZ!

Bu kurala uymam gerektiğini Jongin söylemişti bana. Ama Jongin ben oğluşumu çok özledim ki.. Ama sanırım hafta sonunu beklemekten başka bir çarem yoktu. beklemek ne kadar da benlik bir eylem.. Tanrı beni bekleyeyim diye yaratmış adeta. Ama neyse neyse çenem böyle açılınca sonu tanrıyla kavgaya dayanıyordu. Ben onunla ateşkese çok zor şartlarda varmıştım. Tekrar bir iç savaş istemiyordum. O yüzden oturup hazırlanmaya başlayan Jongin'i izlemeye başladım. Bu adam ne zaman bana bir şeyleri ben sormadan anlatacaktı çok merak ediyordum doğrusu.

İstemediği ve hesapta bulunmayan bir şey olduğunu anlayabilmiştim. Çünkü saçlarını geriye doğru elleriyle tarayıp o güzel bal dudaklarını öne doğru çıkarmıştı. Öpsem ne olurdu ki? Hiçbir şey çünkü o benim eşimdi. Benimdi. Masadan kalkıp portmantoda ceketini arayan kocaman bebeği duvara yaslayıp öpmeye başladım. TANRIM GERÇEKTEN BU KADAR BOY FARKI BİRAZ ŞOV DEĞİL Mİ! Hayır çocuğu duvara yaslayıp deli gibi öpemiyordum bile illa ne yaptığımı anlaması için boynundan tutup çekmem gerekiyordu.

Hahahah içimdeki kyungsoo'ların 'BİRADER DERDİNİ SİKEYİM!' diye feryatta olduğunun farkındayım. Bu beni daha gazlayan bir olaydı. Asla konuşmasına fırsat vermeden onu kanepeye ittimiş ve üzerindeki yerimi almıştım. Konuşmaya çalışsa da söyleyecekleri belli ki onun da hoşuna gitmeyen şeylerdi. Yoksa çoktan ağzının içine olan o eşsiz gezintime izin vermemiş olurdu.

Deminden beri deli gibi yapmak istediğim o şeyi yapıyordum. Az önce arkaya doğru elleriyle taradığı saçlarını büyük bir tutkuyla bozuyordum. Kendimi durduramıyordum. Onu özlüyordum. Onun da beni özlediğini biliyordum. Durmam lazımdı en azından nereye gideceğini öğrenmem gerekiyordu. Ama şey yarım saat gecikse bir şey olmazdı ya!

Kendimi ona bastırırken derin bir inleme kulaklarıma ulaşmıştı.

"Soo.. Dur be.. bebeğ.. bebeğim dur!"

İstemeye istemeye de olsa dudaklarından çekilip kasıklarının üzerinde oturur vaziyete gelmiştim. Gözleri yavaşça açılıyordu. Amacım ona surat asmaktı ama o kahvelikleri gördüğüm anda içimden ılık ılık bir şeyler akıyordu. Resmen eriyordum. Ben sana bitiyordum adam!

Jongin o güzel öldürücü gülümsemesiyle suratıma bakıp büyük elleriyle belimi kavramıştı. Böyle güzel olması böylesine ateşli olması onun suçuydu. Kendimi ona tekrar bastırdığımda tekrar inlemiti. Dudağımın kenarı kıvrılmıştı. Onu böyle etkilemek öyle hoşuma gidiyordu ki anlatamam.

"Tamam bu kadar yeter. Bugün yaramazlık günün mü beyefendi?"

Jongin beni kucağında daha az rahatsız olacağı bir yere çekip otururken ben de çocuk gibi ona surat asmakla meşguldüm.

"Bazıları unutmuş olabilir ama bugün aile günümüzdü..."

Aile günümüzü nasıl bir telefonla bana bir şey söylemeden bitirebiliyordu anlamıyordum. O da ben de çok fazla çalışıyorduk. Pastane için çok fazla çabalıyordum o da çok fazla nöbete kalıyordu. Sadece hafta sonumuz vardı ve şimdi kimden olduğunu bilmediğim bir telefon yüzünden gidecekti. Son kozum olan ateşli soo bile başarısız olmuştu..

Ne Zamandır SendeyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin