Bölüm - 11 (Part1)

157 21 48
                                    


Flashback

Park Chanyeol

"Komutanım herkes hazır yola çıkabiliriz." Askerlerimden biri odama gelip haber verdiğinde ben de üzerimi değiştiriyordum. Bu bir haftamız askerlerin genel sağlık kontrollerinin yapılacağı haftaydı. Askerler genelde işten kaçtıkları için bu haftayı severlerdi, fakat bana sorarsanız vücuduma batan birçok iğne yerine askeriyede kalıp kilometrelerce koşmayı tercih ederdim. Bu mesleği severek yapıp yapmadığım tartışılırdı fakat daha iyi bir seçenek oluşturacak kadar hayatı seven ya da beklentileri olan biri değildim.

Ben de çözüm yolu aramak yerine kaçmayı tercih etmiştim. Çünkü uğruna savaşacağım kimse yoktu. Boş yere kürek çekmekten başka bir işe yaramayacaktı çabalarım. Ben de her şeyden kaçıp asker olmayı seçmiştim. Fiziki durumuma uygun bir meslek olduğu tabikide aşikardı, hatta beni görenler kesinlikle asker, polis ya da fiziksel güç gerektiren herhangi bir işte çalıştığım tahmininde bulunabiliyordu.

Fakat açıp kalbime baksalar orada askerliğe ait bir şey bulabilirler mi emin değilim, belki onlar kalbimi açmışkenemin olmak için ben de bakabilirdim. Böyle düşünüyor olmam mesleğimi kötü yaptığım anlamına da gelmiyordu, çünkü askeriyeye girdikten kısa süre içerisinde birçok fiziki testi geçip komutan olabilmiştim. Dediğim gibi askerlikten başka bir seçeneğim yoktu, ya da başka seçenek için uğraşmama değecek biri.

Beremi takıp postallarımı bağladım, askerlerimin sayımını yapmak için otobüslerin beklediği alana gittim. Askerlerimin tek tek otobüse binmelerini bekleyip tekrar sayımı yaptım. Ardından otobüsten inip komutanların bindiği araca bindim ve şöförlüğümü yapacak askere kısa bir selam verdim.

Askerlerim beni severdi, eğitimlerde onları zorlasam bile bunu neden yaptığımı anlayabiliyorlardı. Ayrıca telefonla konuşmaları gerektiğinde, ya da bir ziyaretçileri olduğunda, ya da bulunmaları gereken acil ve önemli bir olay olduğunda onları her zaman idare edebiliyordum.

Hatta bazen sigara içmenin yasak olduğu yatakhanelerde onları yakalasam da bir şey demiyordum. Fakat eğitimlere gelince daha ciddi bir adam oluyordum. Hiçbir zaman eğitimlerini aksatmaz, bir dakika bile geç kalana gereken cezayı verirdim.

Hastaneye geldiğimizde askerlerimden önce arabadan indim ve onların da otobüsten inmesini bekledim. Sayımı tekrar yaptım. Neden bu kadar çok sayım yaptığımı sorguluyor olabilirsiniz, fakat bir askerin bile ortada olmaması bana sayfalarca evrak işi olarak geri dönüyordu. Bu yüzden her zaman dikkatli olmalıydım. Kimse evrak işleriyle uğraşmayı sevmezdi sonuçta.

Askerleri sıraya sokup önlerine geçerek hastaneye girdim. Sekreterlerden sırayla hangi servisleri dolaşacağımıza dair bilgilerin olduğu kağıdı aldım ve askerler peşinde sırayla servisleri dolanmaya başladık. Aslında işlemler uzun sürmüyordu fakat kalabalık olduğumuz için her gün belirli bir grup askeri getirmem gerekiyordu.

İşlemleri ise bir tüm gün boyunca sürüyordu. Bende bu süre içinde kendi sağlık kontrollerimi yaptırıyor, ardından kalan zamanda ise tek başıma sıkılarak, koridorda yürüyen, ağlayan, tedavi olmak için bekleyen hasta ve hasta yakınlarını izliyordum. Bazen kendimi onların yerine koyup başıma böyle durumlar gelse nasıl hissederdim, neler yapardım diye düşünüyordum. Böyle düşünceler üzerinden geçerken günler birbirini kovalayıp bitiyor ve sonuna gerçek işime geri dönebiliyordum.

Fakat bugün, onu gördüğüm ilk gündü. Önce hayal gördüğümü zannettim çünkü gerçek olamayacak kadar güzeldi. Kalbim hızla çarpmaya ve avuçlarım terlemeye başlamıştı, sekreterin verdiği ve elimde tuttuğum kağıtları ıslatıyordu. Yanında duran kendisinden kısa bir adamla gülerek konuşuyordu. Keşke her zaman böyle gülse diye düşündüm. Gözlerimi bile kırpmadan onu izlemeye devam ettim.

Ne Zamandır SendeyimOù les histoires vivent. Découvrez maintenant