BİRİNCİ BÖLÜM

5.8K 223 246
                                    

Dokunma kalbime, batar dikeni ellerine. Ruhumu kanatma, bakıp gülümser ölüme.

Bir çiçek görürsün. Çok güzeldir, çok güzel kokuyordur ama ölmesin diye onu oradan koparamazsın, koparırsan kalan ömrüne bakarsın sadece. Yağmur yağınca, bulutlar ağlıyor deriz ya. Belki de bizim içimize attıklarımız düşüyor gökyüzünden. Ellerin titriyor ama kimse nedenini sormuyor. Dizlerin tutmuyor elini tutacak kimse yok. Düşsen arkanda biri yok. Bulutlar belki de hep ağlamalıydı. Onlar ağladıkça düşen yağmur damlaları insanların acılarından besleniyorsa, ya yeryüzü bunu kaldıramazsa? Herkes kendi acısıyla büyürmüş. Dünyanın büyümesinin asıl sebebi belki de tek nedeni olan o acısı neydi?

...

Kadın camın arka tarafında olan bebeklere baktı. Ufacık bedenlerde gözlerini gezdirdi. Karşısındaki adam bir cevap bekliyordu. Ne yapacağını, ne cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Bebeklerden birinde gözleri durdu. Sonra onun yanındaki bebekte durdu. Biri erkek biri kız çocuğuydu. Tuhaf bir şekilde el ele tutuşmak ister gibiydi elleri. Birbirlerine uzatılmış gibiydi. Başları birbirlerine dönüktü ve sadece ikisi böyleydi

"Artık cevap vermelisiniz." Dudakları aralandı. Vereceği cevap soru sorulduğu anda belliydi. Sadece emin miydi? İşte bundan emin değildi. Gözlerini o iki bebekten çekip adama baktı. İyi bir şey mi yapıyordu? Tabi ki hayır ama kendisi için en iyisi buydu.

"Tamam, kabul ediyorum."

O gece dünyaya İki kalp atışı daha eklemişti.

...

Adım Liya. Liya Uluöz. Garip bir adım olduğu gerçeği doğru. Ancak bu adımdan memnun olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Hayatımda oluşabilecek tek renkli olay... Sanırım pek de yoktu. Adımdan ciddi anlamda memnundum. Gereksiz uzun bir isme sahip olmadığım için en azından mutluydum.

Sinirli bir şekilde uyanmak istemezdim ama şu iğrenç sesle uyanmak artık canımı sıkıyordu. Müzik sesini bastırmak için yastığı başımın üzerine bastırıp, sesi yok etmeye çalıştım. Annem mutfakta kahvaltı hazırlarken müzik dinlemeye bayılırdı, renkli bir kişiliği vardı. Benim aksime. Genelde böyle garip müziklerle gözümü açardım.

"Anne! Kapat şu müziği!" duymadı. Duymayacak gibiydi de. Kalkıp hazırlanıp okula gitmem kurtulmak için tek çözüm yoluydu. Yüzümü yıkayıp, hızlıca siyah paçaları lastikli bir kot ve kısa siyah boğazlı bir kazak giyip, ceketimi üzerime geçirdikten sonra siyah uzun saçlarımı kabarık görüntüsünden kurtarmak için düzleştirdim ve odamdan çıktım. Mutfağa ilerlerken ses yükselince yüzümü buruşturdum.

"Günaydın tatlım." diyen anneme cevap vermeden gidip müziği durdurdum.

"Anne, sabah sabah bu gürültüyle beni uyandırmaktan lütfen vazgeç artık." annem gülerek gözlerini devirdikten sonra beni takmayarak işine devam ettiğinde, bende odama ilerleyip annemi beklerken yatağımı topladım. Telefonumu ve çantamı alıp mutfağa geri döndüm annem müzik tekrar açacakken engel oldum.

"Sakın! Bak lütfen." Annem, yalvarmama gülerek beni onayladı kahvaltı yapmak istemediğim için annemden yalvar yakar izin alıp, siyah botlarımı giyip, evden neredeyse kaçar adımlarla fırladım. Otobüs beklemek için durağa yürürken kulaklığımı taktım. Açtığım Paramore-All I Wanted şarkısıyla yürüyerek otobüs durağına geldim. Gelen otobüs benim otobüsümdü ve bu kadar erken gelmezdi ama sanırım bugün biraz geç kalkmıştım. Hızlıca binip arkalara geçtim ki maalesef oturacak yer yoktu... Ya da vardı ama dur! O bu otobüsteydi ve onun yanı boştu! Asrın, kulaklığını takmış başını cama yaslamış dağılan saçlarıyla düşünceli bir şekilde dışarıyı izliyordu. Kendi müziğimi kapattım ve onu izledim.

Lotus ÇiçeğiWhere stories live. Discover now