OTUZ İKİNCİ BÖLÜM

538 48 12
                                    

Acı, duyguları köreltir.

Bir yokuş tırmanıyorsun. Nefes nefese kalmana rağmen o yolu gidiyorsun. İstediğin yere vardığında umduğun şeyin yerinde olmadığını, istediğin şeylerin olmadığını görüyorsun. Boşa kürek çekmekten farksız. Omuzların çöküyor haliyle. Bu muydu onca yolu gelmemin sonucu diyorsun. Arkana bakıyorsun, geldiğin yola bakıyorsun bir de önüne dönüp sonucuna bakıyorsun.

Bir hiçlik.

Kimsesizlikte aynen böyleydi. Herkesin yanındayken kimse yanında değil aslında. Herkese iyiyken kimse sana iyi değil.

Aslında birileri var yanımda ama aslında yoklar. Sadece olmak için varlar, isim olarak varlar ama sorsan; yoklar.

Asrın'ın durumu biraz normale döndüğünde ben kendimi bir şekilde kontrol ederek -ettiğimi sanıyorum belki de- sakinleştim. Sakinleştirici etkisiyle mayışan Asrın, ben iyi olunca biraz daha durup uyudu. Bende uyumasını bekliyordum zaten. Yüzünü izlerken yanağını öptüm. Yanağını okşarken diğer elimle elini tutuyordum. Başını dizlerime koymuş öylece uyuyordu.

Başımı geriye yasladığımda bugün bir şey düşünmemeye karar verdim. Artık umudum kalmamıştı. Olan ilacı da görmüştük ne olduğunu.

Nida'yı sevmiyordum ama çok üzülmüştüm. O hale gelmesini istemezdim. Benim gibi. Bizim gibiydi. Hastaydı ve iyileşmeyi hak ediyordu, her ne kadar ölmemi istese de ben istemezdim.

Gittikçe çoğalan bu belirtiler yoruyordu. Bir ben, bir Asrın. Sırasıyla kötüleşiyorduk sanki. Sıkılmıştım ve yorulmuştum. Her gün olmaya başlamıştı ve bunun ne anlama geldiğini herkes biliyordu. Asrın'da olmuyordu ve bu beni mutlu ediyordu tabi son zamanlarda ortaya çıkan ağrıları beni korkutuyor ve fazlasıyla üzüyordu.

Masalın sonu Asrın'ın anlattığı gibi biter miydi?

Asrın kucağımda kıpırdanırken başımı eğip ona baktım. Çok olmamıştı uyuyalı ona rağmen uyandığında sadece elini tutmaya devam ettim. Asrın gözlerini açıp kendine gelirken, önce bana doğru dönerek başını karnıma doğru koydu. Belime sarıldığında gülümsedim. Gözlerini kapatıp geri açtı.

"Nasılsın?" dedim.

"İyiyim, bir şeyim yok. Sen nasılsın asıl?" burukça gülümsedim.

"Aynı. İyiyim." dedim.

"Liya, bir şey diyeceğim."

"Söyle." merakla onu izlerken gözleri gözlerimde durdu. Alnına düşen saçlarını geriye çekerek okşarken konuşmasını bekliyordum.

"Seni çok seviyorum." anında yüzümde bir gülümseme oluşurken tüylerim diken diken oldu sanki. O kadar içten söyledi ki aynı zamanda gözlerime bakıyordu hala. İçim tuhaf oldu, bir yandan da kalbimin üstünde bir sızlama hissettim.

"Bende seni çok seviyorum." eğilip yanağını öptüğümde geri kalkmadan başımın arkasından tutarak, başımı kendine çekti ve yanağımı öptü sonra dudaklarımı öptü fırsatı varken diğer yanağımı da öpünce güldüm ona. "Fırsatı buldun tabi. Değerlendir." dedim. Gülerek başını salladı.

Lotus ÇiçeğiWhere stories live. Discover now