ON DOKUZUNCU BÖLÜM

1K 77 64
                                    

Periler de ağlar, her zaman uçacak gücü bulamadıkları için.

Bazen hayat o kadar ağır gelir ki çaresiz olduğun anlarda boğuluyormuş gibi olursun. Sanki boğazına bir yılan sarılmışta, ellerinle onu itmeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını anlarsın. Düşünmekten yorulursun, çabalamaktan yorulursun. Artık ellerine alacağın bir koz kalmayınca çaresizlikle oturursun. Kendi kendine düzelsin diye beklersin ama sen dokunmadığın sürece hiç bir şey yerinden oynamaz.

Karanlıkta güzeldi, sevmesini bilene.

Akın gelip tam önümde dikildiğinde başımı hafif kaldırıp simsiyah gözlerine baktım. Şaşkınlık yüzüme yansımış olmalı ki gülümsedi hafifçe. Saçları uzundu, yukarı doğru şekillendirmişti. Boyu Asrın'la aynı gibiydi, gözlerinde siyahtan başka renk göremiyordum. O yüzündeki eğlendiğini belirten ifade beni delirtirken başını hafif yana eğerek bana bakmaya devam ettiğinde, yakınlığından dolayı bir adım geri çekildim

"Konuşmamız gerekiyor." dediğinde Asrın hızla yanıma gelip kolumdan tutarak beni hafifçe arkasına aldı.

"Ne konuşacağız?"

"Sakin ol Asrın, sizinle konuşmaya geldim." dedi Akın sakinlikle.

"Ne hakla geliyorsun sen buraya? Konuşmadık mı biz? Hem nereden biliyorsun burada olduğumuzu?" dedi annem.

"Kes sesini Hande! Bu ikisinin olduğu her yerden haberim var, başlarına gelen her şeyi biliyordum. Senin aksine." dediğinde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Annem korkuyla bakıyordu bu adama. Doktorumuz da böyleydi. Akın'dan neden bu kadar korkuyorlardı?

"Akın, çık git şuradan!" annem bağırdıkça Akın rahat tavrıyla annene gülümsüyordu.

"Neden? Bir şeyler söylemem seni korkutuyor mu? O aptal Bülent ve sen bu kadar korkak olduğunuz sürece başınıza çok şey gelecek!" dediğinde annem nefesini bıraktı yavaşça. Akın sonra bize dönerek, "Nerede konuşuyoruz?" dediğinde yutkundum.

"Bize gidelim, burada olmaz." dediğinde başımı salladım.

"Tabi ki! Önden geçin, araba kapının önünde."

"Senin arabana neden biniyoruz? Nasıl güvenelim?"

"Yürüyerek de gidebilirsiniz, fark etmez. Sadece ben arabayla geldim, aynı yere giderken sizin yürümeniz biraz tuhaf kaçabilir." dediğinde Asrın başını salladı. Elimi sıkıca tuttuğunda Akın'la beraber evden çıkarken annem engel olacak gibi olsa da bir şey diyemedi.

Annemin yüzüne bile bakmadım. Henüz yedirememiştim dediklerini. Akın'la beraber arabaya bindiğimizde, Asrın dik dik ona bakıyordu. Arkama yaslanıp omzumdan aşağı düşen saçlarımı geriye çekerek onu izlemeye başladım.

"Bana öyle bakmayı bırakacak mısınız?"

"Seni de alıp götürmek isteyen ama sonra iyi davranan birisi, sonradan arabana alsa sende böyle bakardın emin ol." dedim.

"Liya," Asrın beni uyardığında, Akın'la iletişime geçmem onun hoşuna gitmiyordu. Galiba bu ilk zamanlar Akın'ın beni çocukluğumdan vurmasından dolayıydı. Telefondan Kuzey'e yazdım hemen.

Kuzey'im;
Liya; Kuzey, ışık hızıyla Asrın'ın bahçesine geç. Çabuk ol.

Çevrimiçi... yazıyor..

Lotus ÇiçeğiWhere stories live. Discover now