ON BEŞİNCİ BÖLÜM

1.3K 85 189
                                    

Aramızda duvarlar vardı, o duvar yıkıldı. Enkazında beraber kaldık.

Bir sevgi sonsuza kadar sürmezmiş. Pişmanlık çok kötü bir his değil miydi? Ne yaparsan yap geri dönüşü yok, olan olmuştu. Yaparken düşünmüyorduk, sonra pişman olunca üzülüyorduk. O zaman da çaresiz kalıyorduk. Çaresizlik insanın umudu ve umutsuzluğu arasında kalırdı. İlerlesen de olur geri çekilsen de önemli olan doğru yoldu.

Asrın'ın ağzından;

Ambulans görevlileri Liya'yı benden almaya çalıştığında bağırmaktan sesim kısılmıştı. Ambulansa bindiğimizde, benden aldıkları an boşlukta gibi hissetmiştim ama Liya hala elimi sıkıca tutuyordu ve ben kendimi bununla avutuyordum.

Kuzey, Ada ve Demir'i ararken onlar arabayla geliyordu. Liya'nın elini sıkıca tutarken gözümden akan yaşları silmeyi bıraktım.

"Liya, uyansana lütfen" görevliler, kontrolünü yapıyordu ve ben onlar sustukça korkuyordum. Tek bir 'durumu iyi' cümlesini duyamamıştım. "Liya kalksana," dedim güçsüzce. Alnımı, tuttuğum eline yasladım.

Hastanenin önünde durduğumuzda Liya'yı sedyeyle beraber indirirlerken elini bırakmadan bende indim. Arabayla gelen, diğerleri hızla inip yanımıza geldi.

"Liya!"

"Liya ne olursun gözünü aç lütfen, gözlerini açman lazım! Beni bırakamazsın, söz verdin Liya!" ben bağırdıktça Kuzey beni tutmaya çalışıyordu. "Bırak beni!" Acilin önüne geldiğimizde durdular.

"Elleri ayrılmıyor hocam, kız çok sıkı tutmuş açamadık." dedi hemşire. Islak yanaklarım, titreyen ellerimle Liya'ya yaklaştım.

"Liya hadi uyan eve gidelim, lütfen güzelim hadi." yüzündeki saçlarım çektim. "Aç gözlerini, hadi buradayım." Alnını öptüm, yanağını öptüm, alnımı alnına yaslarken yüzümden akan yaşlara engel olamadım. "Liya.."

"Liya, gözlerini aç kardeşim bak buradayız biz," Kuzey de Liya'nın elini tutmuş saçlarını geriye çekerek uyandırmaya çalışıyordu.

"Demir beni bırak! Liya'ya bakmak istiyorum! Demir!" Demir'de Ada'yı zapt etmeye çalışıyordu.

"Beyefendi hastaya müdahale edebilmemiz için acile almamız gerekiyor, hastanın eli kitlenmiş sizi de alacağız. Sakin olun." dediklerinde başımı salladım. Ada'nın çığlıkları hastane koridorlarında yankılanırken acile girdik. Liya'nın saçları dahil, her yeri kan olmuştu.

Acile alındığında sedyeyle bir yatağa taşıdılar, doktor kalp atışlarını dinlerken birkaç kablo takılmaya başlandı. İçeri bir doktor girdiğinde ona baktım, bu bizim doktorumuzdu. Bülent Dinç.

Gözümden akan yaşlar dursa da, korkudan ölecektim. En ufak kötü habere hazır değildim.

"Nabzı düşük, tansiyonu yüksek ve kalp ritimleri dengesiz hocam." Oksijen maskesi, satürasyon aleti gibi bir sürü şey getirildi.

Biri kalbimi eline almış sıkıyordu sanki, nefes almak zor geliyordu. Korkudan çırpınan kalbim nefes almamı zorlaştırıyordu. Liya'nın elini sıkı sıkı tutuyordum, hemşire serum bağlarken saçlarını okşuyordum.

Liya'ya kas gevşetici verildiğinde ellerimizi ayırmaya gelen hemşireye engel olmaya çalıştım.

"Bırak! Hayır, hayır! Ya lütfen bırakmak istemiyorum!"  Liya'nın elini elimden ayırdıklarında çırpınıp beni çıkarmamaları için dirensem de açılın dışına çıkarıldım. "Bırakın yanında kalayım, korkar şimdi tek başına." dedim.

Lotus ÇiçeğiWhere stories live. Discover now