ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2K 147 323
                                    

Ben kendi yaralarımı sarabiliyordum ancak ben sadece sana kanıyordum..

Aşk, öyle basit bir kelime olsa da yüzlerce anlam bulunabilirdi bu kelime için. Her bir terim kalbinin başka bir noktasına dokunurdu. Karnının için de zaman zaman gezinen kelebekler bir süre belki kalbine dokunur. Göğsüne saplanmış bir bıçak misali canın yanar. Kuşun kanat çırpması kadar hızlıydı zaman, ama kaplumbağanın aynı hızındaydı göz göze geldiğimiz an.

Eve geldikten sonra duş almıştım. Annem işteydi, sanırım mesai yapması gerekiyordu. Evde tek kalmak hoşuma gitse de bu sefer Ada'yı çağırmak istedim. Mesaj atıp hemen gelmesini itiraz hakkı olmadığını söylediğimde, zaten itiraz etmezdim gibi bir şeyler geveleyince göremese de göz devirdim.Altıma siyah taytım üzerime de lila rengindeki kapüşonumu giyinmiştim, içimde ise sadece ince crop şeklinde bir tişört vardı. Evi yakın olan Ada, kapıya vurunca gidip kapıyı açtım. Boynuma atlayınca sarıldım.Odama giderken peşimden geldi benden önce yatağıma attı kendini. Bu halime gülümsemeden edemedim.

"Liya sana bir soru soru soracağım," başımı sallayıp, yatakta ayak dibine oturup sırtımı da yatağın sonundaki tahtaya yasladım. Gerçekten yorgunluktan ölüyordum saat akşam 8'i geçiyordu.

"Sor bakalım" dedim.

"Aşk nedir?" Kaşlarım çatıldı. Soruyu çok ciddi sormuştu bu da garibime gitmedi değil. Yine de cevap verdim.

"Bazılarına göre aşk; pamuk şekerdir, pembe hayaller, yumuşak bir aşk, benim gibi bazı insanlar içinse aşk; çıkmaz bir sokaktır, Ne kadar bağırırsan bağır, ne kadar çığlık atarsan at kimse sesini duymaz. Aşk benim için çıkmazdır." dedim dalgınca. Ada yatakta dikleşip oturdu.

"Peki, Asrın.. o senin için ne ifade ediyor?" gözlerim birkaç saniye odamı taradı. Buna cevap vermek bu kadar zor değildi lakin, soru Asrın ile ilgili olunca canımı yakıyordu.

"Çıkmaz. İçinden çıkamadığım çıkmazım." Ada buruk bir tebessümle bana baktı. "Neden soruyorsun?" Ada pek ilgilenmezdi aşkmış, oymuş, buymuş çok takılmazdı.

"Uzun zamandır senin içini dökmeni bekliyorum. Patlamanı, öfkeni kusmanı ama sen bunu yapmıyor, üstüne üstlük içine atıyorsun. Bu durumda beni üzüyor. Liya, anlasana ben, arkadaşım bana her şeyini anlatsın, öfkesini kussun, ağlarsa yanımda ağlasın istiyorum." gözlerim dolmadan bakışlarımı kaçırdım. Ada'ya tekrar baktığımda bir cevap bekler gibi beni izliyordu.

"Ada, iyi ki varsın" dedim sadece. Başka ne diyebilirdim ki? Haklıydı da ama ben kendimden bahsetmek konusunda hiçbir zaman iyi olamamıştım. Bunu Ada biliyordu ama ona karşı bu önyargıyı kırmamı -haklı olarak- istiyordu. Ada gülümseyip yanağımı öptü.

"Sende iyi ki varsın" derin bir nefes alırken Ada kalkıp bilgisayarımı getirdi. Bilgisayarı kurup bir film açma kararı alınca yatağıma girdim. Film seçerken, bende sosyal medyaya girip birkaç hikayeye baktım. Asrın'ın arkadaşı da hikaye koymuştu. Baktığımda kendisi, Asrın ve bir kız ile çekilmiş bir fotoğraftı. Yüzüm düşerken sıkıntıyla nefes verdim. Ada bana dönerken yanıma yanaşıp telefonumun ekranına baktı.

"Sakın moralim bozuldu deme. Çarparım ağzına bak. Kız Asrın'ın yanında bile değil ayrıca o Demir'in sevgilisi diye hatırlıyorum, emin değilim. Bunu sende biliyorsun Liya." biliyordum ama yine de içim içimi yiyordu. Demir ve Asrın çok yakınlardı ama Demir'in sevgilisi ile Asrın'ın yan yana olması gerekmezdi. Ayrıca bence Demir'in sevgilisi değildi ama her neyse, belki de ben çok abartıyordum. Telefonu kapatıp Ada'nın film seçmesine yardım ettim. En son bir tane saçma sapan bir film açtık. Asla odaklanamadım. Ada da sevmediği halde filme teori üretiyordu. Tabi ki hiçbir teorisi tutmadığı için de sinirlenip söylenerek, izlemeye devam etti. Bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kalmıştım.

Lotus ÇiçeğiWhere stories live. Discover now