ON ALTINCI BÖLÜM

1.1K 78 122
                                    

Sözler başlı başına cinayet sebebiydi. Sadece Silahlar imkan sundu.

Başına gelen felaketlere sebep olanları düşününce hepsinin bir sebebi var acaba diye bir düşünüyorsun. Belki evet diyorsun belki hayır. Çoğunlukla evet oluyor cevabın. Yanıyor, hatta bir orman yanar gibi yanıyor canın. Sen dindiremiyorsun ateşi, susturamıyorsun sözleri, kurşun yağdıran silâhların önünü kesmiyorsun. Ateş alevleniyor ama sen arkanı dönüp gidiyorsun.

Bugün 20 Ocak. 19 sene önce her şeyi yerle bir eden, kalbimizde deliklerle, ileride bize yaşatacağı acıdan habersiz doğduğum, doğduğumuz gün.

Artık 19 olmuştuk.

Kestiğimiz pastayı yedikten sonra kahve yapmıştım onu içiyorduk. Çok fazla pasta yemediğim için laf etseler de onlara takılmayın kahvemi içtim. Kan kusmanın verdiği etki boğazımda acı ve göğsümde oluşan baskıdan dolayı hafif ağrım vardı ama doktorum olabileceğini söylemişti.

Asrın'ın göğsüne yaslanmış konulara dahil olmaya çalışıyordum. Demir sayesinde herkesin öğrendiği ama bizim olaylardan dolayı geri kaldığımız ve yeni öğrendiğimiz bir haberi vererek iki gün sonra mezuniyet olduğunu söyledi. Okulumuz tatildi ve ders çalışacaktık hepimiz. Hastalığım tetiklendiğinden beri ders falan çalışamıyordum, artık devam etmem gerekiyordu.

"Liya, saçmalama ya! Oturuyoruz şurada!"

"Ben ders çalışacağım, siz çalışmayın o zaman!" dedim Kuzey'e. Ayağa kalktım onlara küsmüş gibi bakıp yukarı çıktım, elimdeki kahveyi de dökmeden yukarı çıkıp odama girdiğimde çantamdan birkaç kitap çıkardım.

"Al küstürdün kızımı." diyen Asrın'ı duyunca gülsem mi gidip sarılsam mı? Bilemedim.

"Aman git kızının yanına! Ne dersi ya?" hala söylenmeye devam eden Kuzey'e göz devirdim. Kapı açık olduğu için bütün dediklerini duyuyordum. Ada ve Demir gülüyordu sadece, yani her zaman ki gibi.

Sandalyeye oturup, paragraf çözeyim diye açtığım kitapla ruhum daraldı. Bir insan kitaba bakarak strese girer miydi?

"Güzel bebeğim," gelip saçlarımı öpen Asrın'a başımı kaldırarak baktım. Tepemden bana bakıp, kollarını omuzlarımdan sarkıtarak sarıldığında, çenesini omzuma yasladı. "Beraber çalışalım," diyerek kitaplarımı aldı ve elimden tutup kaldırdı. Onun odasına giderken çocuk gibi peşinden gidiyordum. 

İki tane sandalye çektiğinde, birine ben oturdum diğerine o oturduğunda ilk defa beraber ders çalışacağımız için heyecanlandım. Asrın'ı bildim bileli dersleri hep iyiydi.

"Bak, biraz paragraf çözelim sonra matematik çözeriz." başımı salladım. Onu izliyordum sadece, arkama yaslanıp dizlerimi kendime çektim, bağdaş kurarak oturdum. Bana baktı, sadece baktı. Utandığımda bakışlarımı kaçırdım. "Sarılalım mı bir kere? Çok tatlısın şu an." dediğinde başımı salladım.

Sarılarak saçlarımı öptü, birden hep saçlarımdan öptüğünü fark ettim. Ve bu bana çok dokundu.

Saçlarımı okşarken bir kaç dakika bebeğini uyutur gibi sarılarak, göğsüne yaslanmama izin verip saçlarımla oynadı.

Kanayan yaralarım kabuk bağlamıştı da, ben tekrar kanattığım için dikiş atılmış gibi hissettim. Çocukluğum beynimde kanlar akıtırken, Asrın'ın elleri, bir zamanlar acıyla çekiştirilen saçlarımı okşuyordu. Seneler önce saçıma dokunulduğunda çığlık çığlığa ağlayan ben, Asrın'ın elleriyle çiçek açmıştım.

Lotus ÇiçeğiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant