19. BÖLÜM| YABANCI VE TANIDIK

36 3 0
                                    

Keyifli okumalar... <3

.....................................................................

ANKA

Ertesi sabah kuş cıvıltılarıyla uyandım demek isterdim yada ne bileyim Pusatcığımın tatlı minik öpücükleriyle ya o da olmasın hadi insan gibi normalce uyanmak isterdim. Nereden bulduğu hakkında hiçbir fikrimin olmadığı zurnayı, kulağımın dibine sokup öttüren bir Oğuz'la değil.

Koca bir çığlıkla uyandığımda, Oğuz kendini yerlere atıp gülmeye başladı. Hızlıca atan kalbimin üzerine elimi koyup kendimi sakinleştirmeye çalıştım. O eşek şakasına 'eşek gibi' gülerken ben biraz olsun sakinlediğimde, yavaşça ayağa kalktım. Kendini kaybetmişçe gülen Oğuz'un suç aleti, Oğuz'un esaretinden kurtulmuş yatağın dibine düşmüştü. Eğilip zurnayı elime aldım.

Yavaşça Oğuz'a ilerledim.

Gülmekten kısılan gözleri biraz aralanıp bana baktığında hızlıca büyüdü ve benimkine benzer bir çığlıkta o attı. Çığlına eş zamanlı olarak zurnayı kafasına indirdim. İkinci ve üçüncü darbem vücudunun çeşitli bölgelerine isabet ederken hızlıca odadan kaçtı.

Ne yaşadım ben yine sabah sabah ya?!! Ben çok eğlendim.

Nefesimi dizginleyerek yatağa oturduğumda, sinirden gülmeye başladım. Elimdeki zurnayı sinirle odanın bir kenarına fırlattım, kendi kendime gülmem bittiğinde, banyoya ilerleyerek hızlıca sabah rutinimi tamamladım ve seslerin geldiği alt kata indim.

Pusat merdivenlerin sesiyle mutfaktan başını uzatıp bana baktı ve ''Günaydın sarışın.''

Onu görünce içime dolan enerjiyle cevap verdim.

''Günaydın yakışıklı, Oğuz sağ olsun beyaz ışığı gördüm. Uzun bir süre günüm kararmaz. Hep aydın kalır diye düşünüyorum '' Pusat'ın sinsice gülümsemesiyle, ''Sen de mi bu işin içindesin yoksa içimizdeki İrlandalı.'' adımlarım mutfağa ulaştı. Merdivenlerin oradan bakınca kör noktada kalan buzdolabının kapağı açıktı ve Oğuz buzdolabından nasibini alıyordu. Elindeki salamı gördüğümde, Mehmet Ali Erbil misali alıp bir taraflarına sokma isteğimi bastırmak zorunda kaldım.

Pusat yanıma yaklaşıp şakağıma bir öpücük kondurdu ve elindeki salatalıkları doğramaya devam etti. Bu adamın yaptığı her harekete düşmemem gerektiğini aklımın bir kenarına yazdım. Hangi aklının sende ondan var mıydı? puhahahahha. Allah alsın seni. Tamam.

Ben manitama dalıp gitmişken gereksizin biri bir kiloluk salamı ısırarak önümden geçti ve manzaramın içine etti.

''Yoklukta mısın gavurun tohumu. Bırak ulan o salamı kaç lira bir kilo salam sen biliyor musun?'' Mal Oğuz'un elindeki salamı almak için el attığımda tabi ki bırakmadı. Koca salamın bir ucundan ben diğer ucundan Oğuz çekiştiriyordu. Bu savaşın sonu saç baş, diş tırnak, ana avrat kavgaydı. Şimdi siz bu kızda ne cimriymiş diyeceksiniz ama n'apıyım? Ben kaybolmadan önce fiyatlar bu kadar tuzlu değildi.

Pusat, ''Oğuz defol git lan. Ankam sen yokken gayet tatlı, sessiz sakin olmasa da en azından mantıklı bir hatun sen bozuyorsun benim güzelimin ayarlarını.'' arkama geçmiş olası bir salam kopması durumunda geriye düşmemem için destek oluyordu.

Rönesans Tablosu gibi sahne mübarek. Anka ve Pusat vs. Oğuz ve Salam.

Ağzındaki salam yüzünden ne dediği anlaşılmayan ve kaşlarını derince çatmış olan Oğuz, maymuna benzer sesler çıkarıyordu. En sonunda ağzındaki lokmayı yutup konuşmaya başladı.

PUSATWhere stories live. Discover now