2.BÖLÜM|ÇIRPINIŞ

221 9 4
                                    

Keyifli okumalar <3


.......................................................................

Beyaz.

Buraya gelmeden önce en sevdiğim renkti. 

Tabl'ın altında ki katlanmış ve yapışmış kağıt parçası. Beyaz. 

Beyaz  zamanında benim için umut demekti. 

Kağıt parçasını minik bir hareketle elime düşürdüm.  Umut ellerimin arasındaydı. 

Yazıya ulaşan her kat, bir öncekinin iki katı adrenalini bedenime pompalıyordu. Sonunda hızlıca yazıldığı belli olan hatta neredeyse karalama diyebileceğim o yazı karşıma çıktı. 

''Anka Rulet, Ben Başkomiser Pusat Soykan . Uzun zamandır arananlar listemizin başındasın sonunda sana ulaştığımızda çok geç olduğunun farkındayım. Ne olursa olsun seni buradan çıkaracağım. Haftanın belli günleri odadan çıkıp seni kişisel bakımın için bir banyoya alıyorlar. Yarın da o günlerden biri olacak, yarın seni buradan kurtaracağız. Korkmanı gerektirecek bir durum olmadığını belirtmek ederim. Hazırlıklı ol.'' 

                                                                           Pusat Soykan

Gözlerimden birer damla yaş süzüldü. Beyaz  yine umudum olmuştu işte. Bu, ağlama krizleri geçirdiğim, delirdiğim, kendime zarar verdiğim dört duvardan sonunda kurtulacaktım. 

Başımı kaldırdım ve bana arkadaş olan tek kişiyle konuştum.

Titrek çıkan sesimle, ''Allah'ım, kanatlarım yeniden çıkacak hissediyorum. Lütfen bana yardım et. Biraz daha kendimde kalayım lütfen.'' diye mırıldandım.

İki koca yıl boyunca psikolojimin normal kalmadığının farkındaydım. Güneşin tenime son kez değdiği o günü puslu puslu hatırlıyorum. Yirmi dört yaşında bir genç kızın, olmaması gereken tek yerdeyim. 

Ailemin hangi günahının bedelini ben ödüyorum bunu bilmiyorum ama artık son bulacak bunu hissediyorum.

ERTESİ GÜN  

Kişisel bakım günü; sanırım beni kaçıran insanlara minnet(!) duyacağım tek konu buydu çünkü kişisel bakımıma son derece önem veren ve pisliğe asla dayanamayan biriyim. 

Ne sebeptendir bilmem ama iki günde bir iki gün olamadıysa mutlaka üç günde bir bunu tekrarlıyordu. Bugün hepsinden farklı olacaktı. Bugün kaçacaktım. Ancak Pusat Soykan'a, beni buradan çıkaracağı saniyeye kadar güvenebilirim. Bu duvarların ardından kurtulduğum anda, ondan da kurtulacağım. Kimseye güvenemem, polis olsada olmasa da. Bu dünya birilerine güvenilecek bir yer olmaktan çıkalı çok olmuştu.

Özgürce koşmaya ihtiyacım var. 

Ağır demir kapının kilit sesi kulaklarıma ulaştı. Her zaman ki esmer adam kapıyı açıp , önünden çekildi ve eliyle dışarıyı işaret etti. Yavaş adımlarla dışarıya çıktım ve derin bir nefes aldım. Bu göz doldurucu bir şeydi. İnanın bana. 

Artık yerini ezberlediğim banyoya ilerledim ve kapıyı açıp kendimi içeri atmamla kapıyı kilitledim. Birkaç metre ileride ki lavaboya koştum diyebilirim. Ellerimi temiz suyla buluşturdum.  Ellerimden akıp giden suyu bir süre inceledim. Ne olacaktı? Beni buradan ne zaman alacaktı? Ya bana bir oyun oynadılarsa ve şuan gülüyorlarsa , aptalsın Anka. Aptal. 

Hemen inandın. 

Üzerimde ki kıyafetleri, boğazımda ki yumruyla çıkardım ve kendimi duşakabine attım. 

  Ilık su başımdan aşağıya  akıp giderken gözlerim yerdeydi. Ne kadardır suyun altındayım bilmiyorum ama  kapıyı biri tıkladığında son bir kez durulanıp çıktım. Bornozumu giyip aynanın karşısına geçtim. Gözlerim, uzun zaman önce ışığını kaybetmişti. Buradan kurtulacağıma dair umudumu  kaybetmiştim. Başımı iki yana salladım ve yapmam gereken şeyleri yapmaya başladım. Her zamanki yerinde asılı olan kurutma makinesiyle saçlarımı hem tarayıp hem kuruttum. Normal şeyleri gönlümce yapmaya hasret kalmıştım resmen. 

Tüm işlemlerim bittiğinde  kenarda duran beyaz iç çamaşırlarını ve beyaz elbiseyi üzerime geçirdim.  Ayaklarımsa çıplaktı. Banyonun kapısını yavaşça açtım ve dışarı çıktım. Adımımı atmamla sert bir bedene toslamam bir oldu. Omuzlarımdan tutuldum ve duvara yaslandım. Nefesim bir anlığına kesildi. 

''Sessiz olmalısın.'' Önce dudaklarını gördüm.  Dolgun ve kırmızı dudakları vardı. Başımı biraz daha kaldırdım ve gözlerine kavuştum. Bir çift kehribar rengi göz. Gözlerim doldu. 

''Sen.. Sen gerçekten geldin.''  yutkundum. Sesim uzun zamandır konuşmadığımdan titrek ve fısıltı şeklinde çıkmıştı; ''Pusat Soykan?'' soru sorar gibi yüzüne baktım.

Başını sallayarak onayladı. ''Şimdilik etrafımız güvende ama çok uzun sürmez çıkmalıyız.'' 

Bende aynı şekilde başımı sallayarak onu onayladım . 

Elini uzattı ve tutmamı istediğini belirtti. Elini tutmamla minik koridorda koşar adım yürümeye başlamamız bir oldu. Evin arka çıkışı olduğunu düşündüğüm yerden dışarıya çıkınca duraksadım. Benimle birlikte o da durdu. 

Tenimi okşayıp geçen rüzgarı, ayaklarımın altındaki toprağı, bulutların arasından sızan güneşi vücudumda hissetmek bu olağanüstüydü. Bu gerçek miydi? Lütfen gerçek olsun.

''Anka, ilerlemeliyiz.'' tok sesi duyulduğunda ne zaman kapattığımı anlamadığım gözlerimi açtım.  ''Söz veriyorum güvenli bir yere gittiğimizde seni kendinle baş başa bırakacağım.'' 

''Teşekkür ederim.'' dudaklarımdan bir tek bu çıkabildi. 

''Sonra.'' dedi ve  bir iki adım yürüdü.  Sanki adım atmasını beklerlermiş gibi silah sesleri, kocaman alanı doldurdu. Pusat beni de  tutarak yanımızda bulunan boşluğa çekti ve kendini üzerime siper etti. Birkaç dakika o konumda silah seslerinin bitmesini bekledik.  Silah sesleri kesildiğinde;

''Burada bekle.'' dedi ve gözden kayboldu. 

Bekleyemezdim.

Silah seslerinin birazda olsa uzaklaşmasını bekledim ve evin arka tarafına doğru koşar adım yürüdüm. Orman sınırına geldiğimdeyse hiç tereddüt etmeden ormana daldım. Her ne olursa olsun ormanın sonunun bir yola çıkacağını biliyordum. 

Koştum. Var gücümle. Ciğerlerim patlayana kadar, yorulmadım. Ayaklarımın altı patlayıp soyulurcasına koştum. Asla yorulmadım. Bir insan kanatlarına kavuşurken yorulmuyormuş demek ki. 

Uçtum. 

Ta ki kolumdan tutulup geriye çekilişime kadar. 




...............................................................

Bölümü nasıl buldunuz? Görüşleriniz benim için çok değerli. 

Yıldızın içini doldurduğunuz için teşekkür ederim :***

PUSATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin