3.BÖLÜM|NEFES

129 6 0
                                    

keyifli okumalar <3

................................................................

Geriye doğru savrulurken sert bir bedene hızla çarptım. 

Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi yavaşça araladığımda, boynunu görüyordum. Minik bir doğum lekesi vardı. Belli belirsizdi ve  yakası neredeyse kapatıyordu. Pusat.

''Amacın ikimizi de öldürmek mi?!'' normalde de  sert olan sesi şuan fazlasıyla kızgın geliyordu. Bu beni istemsizce korkuttu. 

Yutkundum ve bakışlarımı gözlerine çıkardım. Kolumu hırsla çekerek ellerinden kurtarıp ona arkamı döndüm. Adımlamaya başladım. 

''Beni asla anlayamazsın. İki yıl boyunca düzgün bir penceresi bile olmayan  dört duvar oda da olan sen değildin. Dışarıda neler olduğunu bilmeden yaşadığım iki yıl, ne hissettiğimi nereden bileceksin. Güneşi ilk defa bugün gördüm, tenimde hissettim biliyor musun?'' Sesim iki senedir çok konuşmadığımdan istemsizce kısık çıkıyordu, buna Pusat'ın kızgınlığı da eklenince kendimi aciz hissettim. Adımlarımı hızlandırdım. Gelen yaprak seslerinden hemen arkamda olduğunu anlıyordum. Konuşmuyordu.

Sessizliğini ''Sağdan devam edeceğiz.'' diyerek bozdu. Yönümü sağa çevirdim.  Kendimi bitkin hissediyordum.

''Beni bu ormandan çıkar, güvenli bir yere bırak yeter. Kimseye güvenmiyorum.'' sesim netti. 

Kolumdan olabildiğince nazik tutup beni durdurdu ve Polis kimliğini göstererek, ''Al bak için rahat etsin!'' diye bağırdı. Sesini her yükseltişinde içimi büyük bir korku kaplıyordu. Ben böyle biri değildim. 

''Bana bağırma! '' kolumu sertçe ellerinin arasından kurtarıp ona döndüğümde gözlerimde ne gördü bilinmez ancak hatları yumuşadı ve tam önümde durdu. 

''Hızlı olmalıyız.'' Ayaklarımı göstererek. ''İyi görünmüyorsun. Seni taşıyabilirim.'' elini belime doğru atınca ürksem de haklıydı. Kendimi çok bitkin hissediyordum ve ayaklarım çok acıyordu. Bu yüzden ona izin verdim. 

Başım omzuna düştüğünde kaldıracak gücü kendimde bulamadım. 

''Sakın. Sakın uyumama izin verme.'' Beni tutuşunu güçlendirdi. 

''Uyu. Sana yemin ederim. Uyandığında güvende olacaksın.''

Gözlerim karanlığa yenik düştü. 

............................................................

Gözlerimi yavaşça araladım. Motifli ve altın varaklı bir tavan karşıladı beni. Bir kaç göz kırpıştırışımın ardından kulaklarımda ki uğultu kayboldu. İki kişi kapının arkasında konuşuyordu. Dedikleri anlaşılmıyordu. Farklı bir tavanı görerek uyanmak, kurtulmuştum. Gözlerimden birer damla yaş ben engel olamadan düştü. Düşüncelerim çok karışıktı.

Konuşan seslere dikkat kesildiğimde birinin Pusat olduğunu algılayabilmiştim ancak diğer ses geçmişten gelen bir sesti. 

''Anka'yı buradan götürelim. Emniyet benim yanımda olacaktır eminim. Süresiz bir görev olarak girilir kayıtlara.'' 

Üniversitenin ilk günleriydi. Ailemle  yıllar boyu sürüp giden bir girdabın içindeydik dikiş tutturamaz haldeydik. Zengin sayılabilecek bir ailenin ikinci çocuğuydum. Ailemin fazla korumacı tavrı beni yıllarca insanlardan uzak tuttu. Hiç arkadaşım olmamıştı, hem de hiç. 

Üniversite bu yüzden bana ilaç gibi geldi. Bir arkadaş edindim. Birkaç aya arkadaştan çok daha fazlası olduk; yediğimiz, içtiğimiz, yürüdüğümüz yol aynı oldu. Kimsenin bilmediği gerçek beni gören tek kişi oydu. Oğuz Barbaros. 

Bu ses onundu bu halimle beni gülümsetebilecek tek insan oydu. Gülümsedim de. 

''Emniyet elbette her zaman sizinle olacak ancak kendini toparlamadan buradan gidemeyiz. '' derin bir nefes verdi. ''Oğuz bende onu en az senin kadar önemsiyorum, kardeşim.'' Pusat ve Oğuz arkadaşlar mıydı? 

''İçeri giriyorum.'' kapının kolu indi ve Oğuz'un heybetli vücudu göründü. Göz göze geldiğimiz an, buruk bir gülümseme peyda oldu dudaklarımızda . Gözlerimiz doldu. Sağ kolumu ''yanıma gel'' dercesine kaldırdım. Hızlı adımlarıyla oluşan boşluğa girdi ve birbirimize sımsıkı sarıldık. 

''Sümüklü, seni gördüğüm için o kadar mutluyum ki.'' başıma sert bir öpücük kondurdu. En sulusundan ve en seslisinden. 

''İğrençliğimizden bir şey kaybetmemişiz görüyorum ki.'' Tişörtüyle öperek ıslattığı yeri sildi. Bu beni gülümsetti.

Kırık bir sesle, ''Çok şey değişti. Ben gittiğin günde kaldım.'' iki gözünden de aynı anda gözyaşı döküldü. Elimi yanağına koydum ve burukça gülümsedim. 

Konuşacak çok şey vardı ancak hiçbir şey yokmuş gibiydi. 

Pusatın sesini temizlemesiyle ona baktım. 

''Merhaba.'' dedi minik bir gülümsemeyle. Oğuz'dan ayrılıp dikkatimi ona verdim. Oğuz ona güveniyorsa bende güvenebilirdim.

Aynı gülümsemeyi dudaklarıma kondurdum; ''Merhaba.'' dedim.

Derin bir nefes alıp; ''Soracak çok şey var.'' dedi.

Sıkıntılı bir sesle, ''Bildiğim ise çok az şey. İki yıl boyunca hiçbir şey görmedim, Pusat. Hiçbir şey. Dikkatimi çeken bir şey yoktu. Sadece bildiğin üzere hijyenime dikkat ediyorlardı ve iki veya üç günde bir mutlaka o banyoya gidiyordum. Esmer bir adam kapımı açıyordu, beni banyonun olduğu odaya bırakıyordu ve kapısından bir an bile ayrılmıyordu. Bu kadar. İki yıl boyunca kimseyle bir diyaloğum olmadı. Beni bulduğunuzda delirmeme ramak kalmıştı.'' Pusat sözümü kesmese bu ve buna benzer bir sürü cümleyi kurmaya devam edecektim. 

''Sakin ol. Sorularımı şimdi sormayacağım, Anka. Sen kendini ne zaman iyi hissedersen o zaman konuşuruz. Bundan sonra pek ayrılmayacağız.''

Oğuz bana döndü ve; ''Pusat artık senin yakın koruman, kısmen yani sayılır. Görev işte.  Geçtiğimiz iki yıl boyunca da hep benim yanımda oldu. Kardeşim gibidir. Artık her saniye yanındayız, cimcime.'' başımı göğsüne yasladım.

Pusat; ''Hepimiz için yepyeni bir sayfa açılıyor ve biz hep senin yanında olacağız, Anka.'' dedi. Yüzündeki minik tebessüm benim için umuttu. 


................................................................

Yıldızın içini doldurmadan geçmeyelim lütfen :*** 

Ayrıca görüşlerinizi merak ediyorum <33

PUSATOn viuen les histories. Descobreix ara