9.BÖLÜM|KAPADOKYA

43 4 0
                                    

Pusat arabadan inip etrafına baktı. Ben de inip yanına doğru adımladım. Bagajdan valizimizi indirdi ve sıkıntılı bir nefes verdi.

''Geldik, güzellik.'' dedi tam karşımızdaki pansiyona kararsızca bakarak.

Pusat'ı pansiyonda kalmaya ikna etmek çok uzun sürmüştü. O beş yıldızlı korunaklı bir otelde kalmamız gerektiğini düşünüyordu. Kendince haklı sebepleri vardı ancak sözünden çıkmayacağımı söyledikten-birazda sitem ettikten- sonra o da bunu kabullendi. İnternetten bu pansiyonun manzarasının Kapadokya'nın en güzel manzarasına sahip olduğunu okumuştum, n'apıyım?

Yavaş adımlarla pansiyonun içine girdik. Bizi güler yüzlü bir kadın ve on altı- on yedi yaşlarında genç bir kız karşıladı.

''Merhaba, hoş geldiniz.'' gülümseyerek karşılık verdim.

''Hoş bulduk. Biz sizi aramıştık ve rezervasyon yaptırmıştık.'' Başını sallayarak onayladı.

''Bu dönemde kimse uğramaz buralara. Sizden başka hiç müşterim yok. O yüzden en güzel odayı da size ayırdım. Ekstra bir ücrette almayacağız.'' kadın muhteşem gülümsemesini sergilemeye devam ediyordu.

Pusat; ''Teşekkürler. Bize odayı gösterir misiniz?'' Pusatın donuk ses tonu kadının gülümsemesini biraz soldurduğunda beni gülümsetmişti. Birkaç gün öncesine kadar bende böyleydim. Kadın küçük kahverengi lobinin arkasına geçti ve kırmızı panodan bir anahtar aldı. Pusat valizimizi de alarak kadının arkasından ilerledi. Ben ve küçük kızda hemen arkasından.

İki kat çıktıktan sonra küçük koridor boyunca ilerledik bu katta tek bir kapı vardı. Sevimli kadın kapının kilidini açtı ve geçmemiz için bize öncelik verdi. Doğal taşlarla bezenmiş oda kocamandı ve neredeyse her duvarı boydan boya camdı. Geleneksel mobilyalar ve kocaman teras mükemmel bir ambiyans katmıştı.

Pusat camları görüp yine bana sitemli bir şekilde baktı. NE? Sanki ben istedim bu odayı!

''Sabahları siz uyanmadan terasa kahvaltınızı kurmuş oluruz camları kapının yanındaki düğmeyle karartırsanız içeriyi kimse göremez. Ayrıca bir şeye ihtiyacınız olduğunda telefonda 5'e basmanız yeterli. Akşam yemeği saati 19.00 'da kahvaltı ise 08.00 'da başlıyor sadece siz olduğunuzdan saatlerde esneklik yapabiliriz. Yedek yastık ve yorganlarda banyonun içinden açılan diğer oda da. Umarım keyifli vakit geçirirsiniz. Siz şimdi dinlenin biz çekilelim.'' Başımı sallayarak onayladım ve elindeki anahtarı aldım. Kadın ve kızı çıktığında kendimi yatağa attım.

''Pusat burası çok güzel. Harika seçim yapmışım.'' bana sinir olmuş bir ifadeyle baktı ve çıkış kapısının önüne gitti. Camları karartıp yine yanıma geldi ve kendisini yatağa attı.

''Açmasak daha iyi. '' Başımla onayladım. ''Bence de çok güzel. Zevkine güvenebileceğimi biliyordum. Birazda güvenliğini düşünsen; güzel tercihler aslında.'' ona doğru dönüp uzandım ve sarıldım.

''Sen varsın ya.'' sonra uzaklaştım ama yüzümü başka tarafa çevirmedim. Pusat yutkundu.

''Bana bu kadar güvenmen gururumu okşadı. '' gülümsedim.

''Sen olmasan hala oradaydım.'' o da bana döndü. Kehribar gözleri bir süre benim mavilerimde dolandı.

''Nasıl hissettin?'' neyi sorduğunu biliyordum. Belki bir şeyler hatırlarım diye sık sık orada olduğum günlere dair bir şeyler anlatmamı söylüyordu. Psikologla konuşmuştum aslında ama Pusat'a da anlatmakta bir sakınca görmüyordum.

''En başta çıldıracak gibiydim. Gerçi oradan çıkacağıma dair tüm umudumu yitirdiğimde çıldırdım da ama neyse. Odanın içinde deli gibi dolanıyor, dolanıyor ve dolanıyordum. Aklımı kaçırmıştım. Yorgunluktan yada açlıktan bayılana kadar odada tur atıyordum uyandığımda kolumda iğne izleri oluyordu. Uzaktan kadın ve erkek sesleri duyuyordum ancak bunlar doktor ve hemşireydi eminim. İlaçlar enjekte ediliyordu. Tüp tüp ve bunların çoğu ben yarı baygın haldeyken oluyordu. Yemek yiyemiyordum. Boğazımdan geçmiyordu. Sonra dolanmayı bıraktım. Bu sefer günlerim odayı izlemekle geçmeye başladı. İlaçlar kesildi. Kollarım mosmor iğne izi olmaktan kurtuldu. Yemeklerimi yemeye başladım. Dipteydim Pusat. Ancak şükredecek şeyler hala vardı. Özgür değildim belki ama yaşıyordum. yemek yiyor, su içiyor, nefes alıyordum. Sağlıklıydım. O günden sonra şükrederek geçti. Her günüm. Berbat bir durumdaydım belki ama daha berbatları da vardır elbet dedim. Kendimi bir şekilde kandırmam gerekiyordu. Kendime bunu tekrarlasamda içten içe hala gerçeği bildiğimden pek sağlıklı bir psikolojide olabildiğim söylenemezdi. Bir gün bir kuş kondu havalandırma için olan minik boşluğa. Beyaz bir güvercin iki yıl boyunca -esmer adamı saymazsak- kendimdeyken gördüğüm ilk canlı oydu. O kadar heyecanlanmıştım ki. Çok geçmemişti sen geldiğinde belki birkaç dakika hatta. Yani notun. Aldın beni oradan geri verdin hayatımı yarımda olsa. Gökyüzüne bakmak Pusat. Çok güzel bir şeymiş.'' dedim gözlerine bakarak. Başıyla onayladı. Gözlerimden gözlerini ayırmadan.

''Evet Anka. Gökyüzüne bakmak çok güzel bir şey.'' Nedenini bilmiyorum ama kızardığımı hissettim.

.......................................

03.10.21

Günün geri kalanında biraz dinlendik ve etrafı dolandık. Merkez çok uzak değildi. Zaten Pusat Trabzon'dan ayrıldığımızdan beri köy, kasaba yada seyrek kentleşmeli yerlerde konaklamamıza izin vermeyeceğini belirtmişti gerçi Egeye gittiğimizde köyde bir yerlere gideceğimizi de söyledi ama bu önemsiz Pusat'a artık güveniyordum. Aklında bir şey olmasa köye gitmezdik. Ben de onun gibi kendi güvenliğimi düşünüyor ve sadece onu dinliyordum. Daha ne kadar süreceği hakkında hiç bir fikrim yoktu ama bu süreci Pusat'la geçiriyor olmak keyifliydi. Eskiden korktuğum bariton sesi uzun süre duymadığım da arıyordum. Galiba Pusat'a alışıyordum. Ben bu satırları hala naftalin kokan bu deftere yazarken onun arkamdaki yatakta hafif bir horultuyla uyumasına alıştığım gibi. Yatağa ondan sonra girdiğim zaman hemen benden tarafa dönüp hafifçe gözlerini aralayıp bana baktıktan sonra tekrar uyumasına alıştığım gibi. Gerisinde kaldığımda o koca adımlarını yavaşlatıp elini belime koymasına alıştığım gibi...

Sabah dolanırken kabını çok beğenerek aldığım günlüğün kapağını kapattım. İşlenmiş kabında ellerimi gezdirdim aynı şekilde işlenmiş ve içinden çıkan kalemi de günlüğün yanına koydum. Camın önünde duran koltukta oturuyordum ve Pusat'ta uyuyordu arkamı dönüp ona baktım daha sonra yerimden kalkıp günlüğü de alarak çantama koydum. Yatmak için hazırdım. Yatağa ilerledim ve ince pikeyi kaldırıp Pusat'ın soluna yattım. Anında vücudunu benden tarafa döndürdü ve beni inceledi bu beni gülümsetmişti. Bu sefer bir farklılık yaptı ve bir kolunu karnımın üzerinden diğer tarafa geçirerek yüzüstü yattı. Uyumasıyla bende gözlerimi kapadım ve kendimi uykuya teslim ettim.

........................................................................................................................................................

Beğenip, görüşlerinizi bildirirseniz beni çok sevindirirsiniz.

PUSATWhere stories live. Discover now