6

3K 108 4
                                    

"O zaman biz gidiyoruz?"dedi Erhan Çiğdem'e bakarak. Çiğdem gitmeyi ne kadar istemese de omuz silkti. "Çağla da istediğine göre gidelim, ne yapalım..."

Çiğdem, Ateş ve Çağla'nın ilişkisinin bir an önce bitmesini istiyordu ama bu imkansız görünüyordu. Ateş bu konuda kesinlikle çok sertti. Kesinlikle vaz geçmiyordu ve etrafına tehditler saçıyordu.

Erhan kız kardeşinin yüz ifadesinden ikiliyi yalnız bırakmak istemediğini anladı ama onu odada bozmadı. Sadece kaş göz işareti yaparak bir an önce odadan çıkmaya çalıştı.

Çağla,"Abla istersen kalabilirsin."dedi usulca çünkü kendisini suçlu hissediyordu. Herkes onun için çabalarken sanki onları kovmuştu. Erhan,"Hayır Çağla."dedi bıkkınlıkla. "Siz rahatınıza bakın. Hadi Çiğdem," eliyle hızlı olmasını işaret etti.
Çiğdem odadaki eşyalarını toplarken sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. Çağla Ateş'e baktığında adamın sert bir şekilde ablasını izlediğini gördü.

Bu birkaç günde yaptığı gözlemler sonucunda Ateş'in gerçekten kendisi dışında insanlara fazla soğuk ve alaycı olduğunu fark etmişti.
Kibirliydi adam. İnsanların duygularını pek umursamıyor, düşüncelerini değerli görmüyordu. Bakışları bile buz gibiydi. Sertti, emir vermeyi ve bir şeyleri yönetmeyi seviyordu ama ilginç bir şekilde kendisine çok güzel davranıyordu. Ablalarına gitmelerini söylerken bile onların isteğini sormamıştı. 'Siz eve gidin bugün Çağla'nın yanında ben kalacağım.'diyerek kısa kesmiş, hareketleriyle itiraz istemediğini belli etmişti.
Anlattığı anılarda adamın en az üç dil bildiğini öğrenmişti ve etkilenmeden edememişti. Kendisi sadece adam akıllı bir İngilizce bir de Türkçe biliyordu. Farklı diller öğrenmeye çalıştığı için adama saygısı daha da artmıştı. Çiğdem eğilip kardeşini öptüğünde ablasının ağlamaklı yüzünü gördü ama Ateş'in o korkutucu surat ifadesine bakarak bir şey diyemedi. Adama daha fazla sorun yaratmak istemiyordu. Odayı ilk Çiğdem terk etmişti. Erhan'da kardeşini öpmek için eğildiğinde Çağla,"Ağabey,"diyerek yüzüne bakmasını sağladı.

"Efendim gülüm?"

Çağla kısa bir an Ateş'e baktı ancak merakını bastıramadı. Yanına geldiği ilk gün ablasıyla kavgasını dinlememiş olsaydı belki bu kadar merak etmezdi.

"Ablam neden ağlıyor?"

Erhan kardeşinin sorduğu soruya şaşırıp Ateş ile göz göze geldi. Ateş sinirini bastırmak istercesine gözlerini yummuş ellerini yumruk yapmıştı. Kızın sorusunu duyduğu an tüm vücudu gerilmişti. Çiğdem adamın sinirlerini bozmaya başlamıştı. Kadının ne istediğini anlamıştı ancak istediği şeyin olmasına izin veremezdi.

Erhan kız kardeşini rahatlatmak için gülümsedi. "Ne ağlaması be yavrum yaaa..."dedi. "Çiğdem'in klasik hali. Her şeyi abartmayı sever bilmiyor musun? Hangimiz akıllı ki o deli olmasın?" Eğilip alnına bir öpücük koydu. "İçin rahat olsun, bir sorun olsa ben bu kadar rahat olur muydum hem?"

Çağla dudak büktü. Aklındaki boşluklar, etrafındaki herkesin her şey yolunda rolü yaparken arada verdiği çatlaklar sinirlerini bozuyordu. "Peki."dedi sakin bir şekilde.

Sonunda ağabeyi de odadan çıkınca Ateş'e baktı. "Sen burada rahat uyuyabilecek misin?"

Ateş kızla göz göze geldiğinde sinirden kasılan bedeni gevşedi. Hayatındaki en büyük hediyesi Çağla'ydı. Onsuz kafayı yiyordu ve son zamanlarda eskisi gibi hissetmenin verdiği huzurla yeniden doğmuştu.

Kafasını sallayarak kızı onayladı. "Zaten günde maksimum beş saat uyuyorum, uyuyamasam da umurumda değil."

Çağla şaşırdı. "Beş saat mi? Nasıl dayanıyorsun?"

HepWhere stories live. Discover now