12

2.4K 91 18
                                    


"Ağlama artık Çağla."dedi Çiğdem kardeşine sarılarak. Bir aydır İstanbul'da olan kardeşi gerçekten de bir aydır ağlıyordu.
Çağla hıçkırdı. "İnanmıyor."dedi. "Beni bu kadar hızlı silmesine de ben inanamıyorum."

Çiğdem iç çekti. "Ah be güzel kardeşim."dedi kızın saçlarını severek. "Neden bir ay boyunca mesajlaştığınızı söylemedin ki?"

Çağla omuz silkti. "Bilmiyorum."dedi bir kere dah hıçkırarak. "Lanet olsun ki bilmiyorum."

Çiğdem'in telefonu çalınca sarılmayı kestiler. Çiğdem'i kocası arıyordu. "Efendim, Hikmet?"dedi ağlayan kardeşine bakarak.
"Tamam canım, tamam. Geliyorum."

Çağla ablasının ne konuştuğunu bile merak edecek durumda değildi.
Çiğdem ayaklanarak,"Gitmem lazım Çağla. Hakan rahatsızlanmış anne diye ağlıyormuş. Sen de yapma bunu kendine. Bak belki de yeni bir başlangıç kurman için sana verilen bir şanstır bu. İstifa ettin değil mi şirketten."

Çağla göz yaşlarını peçeteyle silerken kafasını salladı. "Evet,"dedi fısıltıyla. "Dün verdim istifa dilekçemi."

Çiğdem eğilip kardeşinin alnına öpücük kondurdu. "Sen şimdi sadece önüne bak. Daha gençsin. Nice Ateşler gelecek belki önüne. Şükür et ve önüne bak."

Çiğdem gittiğinde kapıda gördüğü Çıtır'a göz devirdi Çağla. Kuzeni ayrıldıklarını öğrendiği günden beri zevkten dört köşe olmuştu.
Çıtır ona keyifle bakarak odasına doğru ilerlerken burnuna gelen tanıdık kokuyla tüyleri diken diken oldu genç kızın. Yanından geçen kızın kolundan tutarak,"Ne kokuyorsun sen?"diye sordu öfkeyle. Bu koku özel bir kokuydu ve Türkiye'de kimsede olmadığına emindi.
Çıtır öfkeyle kolunu kurtarıp,"Bırak be!"diye ciyakladı. Kuzenine göz dağı verir gibi,"Seninki gelmiş,  İstanbul'da."dedi ve odasına doğru gitti.

Çağla'nın başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Kalbi sıkıştı ve göz yaşları tekrardan gözünden öylece aktı.
Eliyle kalbini tutarak derin bir nefes almaya çalıştı ancak başaramadı. Titrek bir nefes alabildi ancak o da yetmedi. Odasına girerek olduğu yerde dizleri üstüne düştü. "Yazık."diye fısıldadı ağlarken. "Gerçekten çok yazık."

Birkaç saat sonra saate baktı. Anı aldığı kararla üstünü giyinerek odasından dışarı çıktı. Saat gece on ikiydi. Annesi ve babası,"Hayırdır?"diye sorunca,"Eşyalarımı toplayacağım şirketten."dedi. "Yarına kalsın istemiyorum. Sevmediğim insanlarla yüz yüze gelmek zorunda kalabilirim."

Annesi ve babası kızın ne demek istediğini anlamışlardı. Bu nedenle saat ne kadar geç olursa olsun itiraz edemediler. Babası,"Benim arabayı al."diye seslendi.
Çağla kafasını sallayarak dışarı çıktı. Gece geç olduğu için çok trafik yoktu.

Bir saat sonra şirkete vardığında güvenlik görevlisi Bilal amcaya selam verdi. "Hayırdır Çağla kızım?"dedi Bilal merakla. Genç kız hiç bu saatte gelmezdi.

Çağla,"Eşyalarımı toplayacağım Bilal amca."dedi durgunca gülümsemeye çalışarak. Bir aydır tebessüm dışında dudaklarını daha yukarı kıvırmamıştı, onu da zorla yapıyordu.

Bilal,"Gidiyorsun demek, he?"dedi hüzünle. "Yolun açık olsun kızım. Rabbim sana güzel kapılar açsın."

Onların konuşmalarını güvenlik kamerasından dinleyen Ateş kaşlarını çattı. Şirketteydi ve neden burada olduğunu bile bilmiyorken ekrandan gördüğü kızla şaşırmıştı. Direkt tuşa basarak sesi açtı ve dinlemeye başladı.

"İnşallah Bilal amcacığım."dedi Çağla ve gülümseyerek şirkete girdi.
Kendi masasına doğru ilerlerken midesine giren kramp yüzünden yüzünü buruşturdu.  Masasına oturup derin bir nefes almaya çalıştı.

HepWhere stories live. Discover now