Bölüm 6

49 9 5
                                    

Andreas ile numaralarımızı almıştık ve o
teşekkür edip,eve gitmişti. Aslında başta telefon numaramı vermek ile vermemek arasında gidip gelmiştim ama adama o kadar güzel konuştuktan sonra vermemek ayıp olur diye düşünüp, ve bir de iş için numaramı vermiştim.

Şimdi evde tek başımaydım, kitap okuyordum. Boş zamanlarımda kendimi kitapların dünyasına hapsetmek, çocukluğumdan beri en sevdiğim şeydi. Ben o cehennemden bir farkı olmayan evde, kitaplar sayesinde ayakta kalmıştım. Şu an Romeo ve Juliet'i okuyordum ve kitapta şöyle bir cümle geçiyordu;

"Yarayla alay eder, yaralanmamış olan."

Zamanında benim yaralarımla da alay edenler olmuştu. Normalde evde olan şeyleri kimseye anlatmazdım, çünkü kızarlardı bana. Ama bir gün artık içimde tutamadım ve bizim evde sürekli kavga edildiğini bir arkadaşıma anlattım. Onun cevabı ise "Her evde oluyor böyle şeyler ya, Berce. Takma kafana!" olmuştu. Beni benden başka kimse anlamıyordu. O günden sonra da kimseyle derdimi paylaşmadım, içime kapandım. Sadece kitaplara gömdüm kendimi. Deli gibi okurdum, her gün elimde bir kitap olurdu illa ki. Çevrem bu duruma şöyle yanıt veriyordu. "Bu kız hiç mi ders çalışmaz? Bu ne böyle?" veya "O romanlardan ne öğreniyorsun sen bakayım, klasik okusana!" Romanlardan elbet bir şey öğreniyordum o zamanlar. O da aşkın, annem ile babam arasındaki şey olmadığıydı.

Telefonum çaldığında kitabımı koltuğun üzerine bırakıp, kim aradığına baktım. Yapım Şirketinden arıyorlardı.

-"Alo, Berceste Hanım?" dedi karşıdaki ses.

-"Buyrun, dinliyorum." dedim.

-"Biliyorsunuz Çarşamba set başlıyor. Yarın günlerden salı ve bizim bir magazin programına çekim yapmamız gerekiyor Andreas bey ve sizi. Size uyar mı acaba?"

"-Tabii, tabii uyar. Kaçta geleyim sete?" diye sordum. Çekimin yapılacağı yeri kastediyordum.

"-7.30 gibi set başlayacak efendim, siz 6.30 gibi burada olun lütfen."

-"Tamamdır, iyi çalışmalar!" deyip telefonu kapattım. Ben telefonu kapatıp koltuğa koyduğum an, Andreas aradı. Derin bir nefes alıp açtım.

-"Alo?"
-"Alo,Berceste, az önce Yapım Şirketi'yle konuştum. Yarın altı buçukta orada olmamızı istiyorlar. Şey diyecektim, istersen beraber gidebiliriz?"

Şaşırdım, yine ve yine. Ama kabul ettim, çünkü değişmek istiyordum.

-"Ta-tabii, olur. Sabah konuşuruz, teşekkür ederim." dedim titreyen sesimle.

-"Rica ederim Berceste, sabah konuşuruz. Görüşürüz. Bir ihtiyacın olursa çekinme sakın!"

"-Tamam, çekinmem." dedim gülümseyerek. "-Görüşürüz, iyi geceler." dedim ve telefonu kapattım.

Pijamalarımı giymek üzere odama ilerlerken, hala gülümsüyordum. Neden gülümsüyordum? Alt tarafı Andreas ile konuşmuştum. Odama girdim. Dolabımdan siyah şort takımımı çıkardım ve üzerime geçirdikten sonra, dişlerimi fırçalamak için banyoya gittim. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra, odama geri döndüm ve yatağımın çarşafını aşağı çekip, kendimi yatağıma bıraktım. İster istemez bu gün olanları düşünmeye başladım. Andreas Annesi ve Babasının boşandığından bahsetmişti. Belli ki etkilenmişti bu durumdan. Annesi ile babası'ndan yaralı olan insanlara kendimi yakın hissediyordum. Andreas için güzel şeyler dileyerek uykuya daldım. Evet ben, bencilliğin beden bulmuş hali olan ben, Andreas için güzel şeyler diledim...

Sabah Tam beşte uyanmıştım. İlk 10 dakika yatakta dönüp, uyanmamak için bahaneler uydurduktan sonra, çocuk olmadığımı ve işimi sevdiğimi kendime hatırlattım.

"-Kalk Berce, yataktan. Kalk hadi! " dedim kendime sesli bir şekilde.

"-Hayır yani, 10 dakika daha uyusam ne olur?" dedim yine kendime.

"-Kızım, iyi misin? İşe gideceksin, işe! Kalk, yataktan!"

"-Of, aman tamam be!" dedim yine kendime ve yataktan kalktım. Rutin şeyleri yaptıktan sonra giyinmek için odama gittim. Mor bir etek, üzerine beyaz bir tişört geçirdim ve deri ceketimi giydim. Daha sonra kalan yarım saati Andreas'a mesaj atarak ve kitap okuyarak geçirdim. O kadar aman aman uzun mesajlar atmadım. Sadece uyanıp uyanmadığını sordum, o da uyandığını ve hazır olduğunu söyledi. Kapıdan çıktığımda onun da üst katımda evden çıktığını anlamıştım.

Andreas aşağı indi ve kapımın önünde durdu. Üzerine beyaz gömlek  giymişti, altında da siyah pantolon vardı. Üzerindeyse lacivert uzun bir ceket.

Benim aksime daha resmi duruyordu.

"Günaydın." dedi gülümseyerek.

"Günaydın." dedim aynı şekilde.

"Hadi," dedi. "gel."

Beraber kapıdan çıktık ve onun oldukça güzel duran siyah arabasına bindik.

Arabayı çalıştırdıktan sonra bana "Nasılsın?" dedi. "Çok güzel olmuşsun."

Yanaklarıma bir sıcaklık indi. Sanırım iltifat almaya alışık olmadığım için utanmıştım.

Sonra, kendimden hiç beklemediğim bir şey dedim.

"Teşekkürler, sen de çok şık olmuşsun."

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Teorilerinizi yazabilirsiniz💗

Berceste, gün geçtikçe daha da gelişiyor, açılıyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Beni çok mutlu ediyor!

Bir dahaki bölümde, çekimde görüşmek üzere!

GEÇMİŞİN SANCISI Where stories live. Discover now