Bölüm 29

52 7 2
                                    

Andreas, parmağıma yüzüğü taktığında, mutluluktan ne yapacağımı bilemiyordum. Yüzüne gülümsemekle yetindim ama o, heyecanımı anlamıştı. Daha sonra yemek yedik ve ben tam sudan çıkarken, Andreas beni belimden tutup, suya çekince beraber  suya düştük.  Suyun dibinden çıkıp, saçlarımı ellerimle düzeltmeye çalışırken kahkaha atıyordum.

Andreas'ın eli belimdeydi. Ve söylemiyordum ama, her belimden kavradığında, kalbimde kelebekler uçuyordu.

Daha sonra sudan çıktık, ve Andreas arabasına gidip, iki havlu getirdi ve önce beni havluya sardı, sonra kendi saçlarını kuruttu.

Havlularla birlikte kumlara oturduk. Beni her zamanki gibi kollarının altına aldı ve ben de göğsünde dinlendim...

"Ee," dedi. "Aklında ne var? Düğün mü olsun, yoksa nikah mı?" diye sorduğunda bir kahkaha attım.

"Yavaş!" dedim gülerek. "Ama bana kalırsa nikah yapalım. Sade bir şey olsun, eğer çok eğlenmek istersek, nikahtan sonra bir yere gider, orada bir organizasyon yaparız."

"Bence de. " diye bana katıldı.

"Buralara geleceğimizi hiç düşünmezdim." dedim.  Anlamazmış gibi bana baktı.

"Yani, kalbimin bu kadar sevebileceğini düşünmezdim. Seni çok tersledim başlarda ama şimdi, birlikte olan her anımıza şükrediyorum."

Andreas, burnunu saçlarıma dayayıp, kokumu içine çekti.

"Biliyor musun, Andreas?" dedim. "Ben çocukluğumu affettim. Bir günahı yokmuş ki, o çocuğun. Ben bunca sene ona acı çektirmişim. Şimdi çok iyi anlaşıyoruz ama!" dedim. Son cümleyi söylerken güldüm.

"Çok sevindim, bir tanem. Ben o çocuğu hissettim biliyor musun? Onun gerçekten bir günahı yok, barışmanıza çok sevindim."

dedi. Sonra bir eli saçlarımı okşadı.

"Ayrıca, ben o çocuğu çok seviyorum. Ben senin kendinde kusur olarak gördüğün her zerrene çok aşığım. Ve çok içten söylüyorum; sen iyi ki varsın, Mon amour!"

"Sen de iyi ki varsın, canımın içi!" dedim.
Sonra, boynuna bir öpücük kondurdum.

Hava hafiften soğumaya başlayınca arabaya bindik, ve Andreas beni o gün,  arkadaşlarıyla tanıştırdı...

Arkadaşlarının hepsi, Fransa televizyon dünyasının tanıdık yüzleriydi. Andreas dışında, insanlarla pek muhattap olmadığım için, biraz gerilmiştim ve Andreas'ın elini sıkı sıkı tutuyordum. Gerginliğimi anlamış olacak ki, elimi okşadı. Daha sonra, -ben anlayayım diye ingilizce konuşuyordu.-

"Berceste," dedi. "nişanlım."

Eveeet, arkadaşlar! Artık finale sayılı bölümler kaldı. Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?? 🤍

GEÇMİŞİN SANCISI Where stories live. Discover now