Bölüm 25

43 7 3
                                    

"Tamam o zaman." dedim gözyaşlarımı silip.
"Arayıp haber vereyim."

Annemi rehberden bulup, aradım.

Hemen açtı, sanki pusuda bekliyordu.

"Alo?" dedim. "Biz..." Andreas'a baktım. "Yarın geliyoruz". Andreas onaylarcasına başını salladı. " Fakat uçuş 29 saat sürüyor, haberin olsun."

Heyecanlı sesi duyuldu.

"Çok teşekkür ederim annecim!" dedi.

"Bana 'Annecim, kızım' bilmem ne demeyeceksin!" dedim ve yüzüne kapattım.

Sonra ayağa kalkıp, Andreas'a "Tutar mısın?" dercesine elimi uzattım. O hem tuttu, hem bir öpücük kondurdu.

Sonra aslında kahvaltı yapmaya gittiğimiz yere gidip, kahvaltı yaptık.

Andreas bana orada şok olacağım bir soru sordu.

"Bir gün, bir çocuğun olsun ister misin?"

"İsterim. Çok güzel büyütürüm onu biliyor musun? Çok güçlü bir kız olur. Sevgiyle büyür."

"Ben de isterim, bir çocuğum olmasını... Düşünsene, küçük bir kalp..."

Bu halleri çok hoşuma gitmişti.

"Mesela ben çocuğumu asla yalnız bırakmam. Bir çocuk mutlu büyümeli. Yalnızlığa mahkum olmadan."

"Ben de çocuğumun yanında asla eşimle kavga etmem. Bir çocuk, annesiyle babasını kavga ederken değil de, dans ederken, birlikte yemek yaparken, mutluyken görmeli..."

"O zaman birbirimize bir söz verelim..." dedi Andreas.

"Bir gün, bir çocuğumuz olursa, o kavgalar yerine danslar görecek."

Daha sonra küçük parmağını bana uzattı. Ben de kendi küçük parmağımı onunkine doladım. Bu bizim "Söz!" deme şeklimizdi.

Sonra kahvaltı edip, oradan ayrıldık. Eve geldiğimizde ikimiz de dairelerimize dağıldık. Ben bir çanta hazırlamaya koyuldum. Çok bir şey almadım. İki kot şort, üç tişört ve özel eşyalar...

Daha sonra, telefona gelen bildirime baktım.

"Arkadaşlar selam! Bu gün finali çekiyoruz. Sete bekleniyorsunuz,  acilen!"

Mesaj iştendi.

Üzerim zaten müsait olduğu için, sadece saçlarımı tarayıp, evden çıktım. Andreas da evden çıktı ve el ele arabaya doğru yürümeye başladık.

                                     ***

Saat öğleden sonra, dörttü ve bizim işimiz yeni bitmişti. Şimdi karavanda oturmuş, elimdeki kupadan kahve içiyordum. On dakika sonra Andreas geldi, ve kahveyi hızlı bir şekilde bitirip, yanına ilerledim.

"Acele etmeseydin, beklerdim ben." dedi.

"Yok, yok! Zaten gideceğiz, yorulduk bu gün. Dinlenelim biraz." dedim.

O da başını salladı.

Arabaya bindik. Ben bindiğimizden biraz sonra, uyuyakalmışım. Geldiğimizde boynuma konan öpücükle açtım gözümü.

"Geldik, uyan Prenses." dedi.

Allahım, bu adam nasıl her lafıyla kalbimi eritiyordu?

Gülümsedim ona ve arabadan indim.

GEÇMİŞİN SANCISI Where stories live. Discover now