Kalpten daha önemli şeylerin hırsızlığı

1.4K 165 26
                                    


Şu an dünya üzerindeki herhangi bir bodrumda olmayı dileyebilirdim. Gerçekten asla ama asla içinde bulunmak istemeyeceğim iki bodrum vardı sadece.

Birincisi Sangwoo'nun bodrumuydu* ve ikincisi ise şu an içinde bulunduğum.

Artık mantıklı düşünen tarafımı da kaybettiğimden hangisinin daha kötü bir seçenek olduğunu kavrayamıyordum bile.

Sadece kapıda dikilmiş dehşet dolu bir ifade ile yerdeki çocuğa bakıyordum. Yüzüme nasıl bir ifade yansıdığından emin değildim ancak çocuk titreyerek konuşmaya başladı. Sesi kısık ve pürüzlüydü.

"Be- ben ö-özür dileri- rim. Se- ses çıkarmamamı söylemiştin ama... u-uzun zaman gelmeyince ve... Ve suyum da bitince ben..."  O kadar zor konuşuyordu ki kısık sesi nefes seslerimin arasında bile kaybolacak gibiydi ancak onu gördüğümden beri nefesimi tuttuğumdan bu sorun olmamıştı.

"Lü- lütfen... A-acıyor... Su- su..." Birkaç derin nefesin ardından çocuk konuşmayı kesti. Dehşetle gözlerim irileşirken koşarak yanına gitmeye çalıştım. Bu sırada önüme bakmadığımdan yerdeki bir şeye takılıp düştüm. Bununla ilgilenemeyecek kadar çocuğa ulaşmaya odaklandığımdan kalkmaya bile uğraşmadan yanına emeklemeye başladım.

Yanına ulaştığımda korkuyla eğilip nefeslerini kontrol ettim ve yüzüme çarpan titrek nefesle rahatladım. Hâlâ yaşıyordu. Şanslıyım. Bodrumda bir ceset bulmanın hâlâ yaşayan bir rehine bulmaktan daha kötü olduğuna eminim.

"Heyy, baksana!" Omuzlarından dürtmeme rağmen uyanmadığına göre gerçekten bayılmıştı. Terden ve kirden yüzüne yapışan sarı saçlarını itekledim ve açığa çıkan küçük yüzünü inceledim. 6 yaşından büyük görünmüyordu. Peki niye bodrumdaydı? Daha da önemlisi neden ölmek üzereydi?

Durumunun acil olduğunu bildiğimden tüm bu soruları sonraya sakladım ve daha fazla oyalanmadan titrek ellerimle ve aldığımı unuttuğum bıçakla çocuğun bileğindeki ipleri kestim. Bıçağı bir kenara fırlatarak çocuğa uzandım. Dizlerinin ve kolunun altından geçirdiğim ellerimle derin bir nefes alıp güç toplamaya çalıştım. Onu kaldırmaya çalıştığımda beklediğimden ağır olduğunu fark ettim. Belki de baygın olduğu için daha da zor geliyordu ama bir an önce bu çocuğu buradan çıkarmam lazımdı.

Tekrar kaldırmayı denediğimde sonunda kucağıma alabilmiştim. Yavaş bir şekilde ayağa kalktım ve dikkatli adımlarla bodrumdan çıktım. Ne kadar sakin kalmaya çalışsam da kucağımdaki ölmek üzere gibi duran çocukla bu pek mümkün değildi. Allah aşkına kimin çocuğuydu bu? Benim olamazdı, değil mi? Çocuk yapıp bodruma kilitlemiş olamazdım.

Depoya çıkan merdivenlerin başına geldiğimde çaresizlikle birkaç saniye durdum. Kucağımda çocukla nasıl çıkacaktım ki?

"Off yemin ediyorum eşek ölüsü gibi yaa!" Neredeyse ağlayacak haldeyken çocuğu yere bırakıp derin bir nefes aldım. Ne yapmalıydım?

Normal merdiven olsa çıkabilirdim ancak bu tırmanılan merdivenlerdendi. Ellerimle çocuğu tutarken tırmanmamın imkanı yoktu.

Yukarı çıkıp onu çekebileceğim kadar da alçak değildi burası. Off ya. Stresten saçlarımı karıştırırken toprak zeminde yatan çocuğa bir bakış attım.

"Üzgünüm." Hızla merdivene tırmanıp kendimi depo odaya attım. Soluklanırken bakışlarım aşağıdaki çocuğa kaydı.

"Beni burada bekle tamam mı?" Sanki bir yere gidebilirmiş gibi baygın çocuğu tembihledikten sonra koşar adım salona girdim.

Koltuğun üzerindeki şal benzeri şeyi gördüğümde az da olsa rahatlamıştım. Belki bu işe yarayabilirdi.

Şal ile beraber geri tünele indiğimde çocuğu yavaşça yerden kaldırıp göğsüme yasladım. Şalı birkaç kere tam poposunun altından ve sırtından geçirip sıkıca bağladığımda dahi olduğum için kendimi tebrik ediyordum.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıWhere stories live. Discover now