Sadece hikâyemi biliyorsun adımı değil

828 134 78
                                    

"Bu leydi kim?" Soğuk bakışlarını üzerime diktiğinde ürpermemek için zor tuttum kendimi.  Veronica'yı tanıyor olabilir miydi? Yoksa onun da mı bir şeyini çalmıştım? Belki de Vini'yi çaldığımı anlamıştı. Kafamda deli sorular dönüp duruyordu. Neyini çalmıştım?

"O Rév. Beni kurtardı." Vini abisinden ayrılıp yanıma geldi. Gerçeği söyleyip beni mahpus damlarında çürütmek yerine barış yolunu seçti. Onurlu bir davranıştı.

"Öyle mi?" Bakışlarını yüzümden çekmezken gerginlikle kolumu kaşıdım. Gözlerini bana dikmesi huzursuz hissettiriyordu. Bir sorgu odasında gibi bir his... Sadece bu da değil, bakışlarındaki nedenini öğrenmeye korktuğum düşmanca his de buna ekleniyor. En son bu kadar gerildiğimde lisedeydim ve karşımda godfather* çakması edebiyat hocamız vardı. Buz mavisi gözlerini bana diktiğinde korkudan kalemi elimden düşürürdüm.

"Bir sorun mu var abiciğim?" Vini'nin sesiyle bakışlarını ona çevirdi ve gözlerindeki duygu her neyse onu saniyesinde söndürdü.

"Ha? Hayır bir sorun yok. Sadece leydimin güzelliği karşısında büyülendim. Sizi rahatsız ettiysem bağışlayın beni leydim. Sadece küçük kardeşimi uzun bir süre sonra tekrar gördüğüm için şaşkınlık halindeyim." Apaçık yalan olan cümleleri sıralarken gözlerinden uzak yalnızca dudaklarında sergilediği bir gülümsemeyle beni selamladı.

"Sorun değil." Benim de lordum diye başlayıp nezaketten kırılan süslü cümlelerle karşılık mı vermem gerekiyordu emin değildim. Belki de saraydan çıkan random birisi 'Nasıl zatı muhtereme övgüler yağdırmadan sadece asıl amaca yönelerek iki kelime ile cümleni bitirirsin?' diyerek beni kırbaçlayacaktı.

"Ben Adrian Grant, kurtardığınız küçük prensin öz abisi oluyorum. Sizinle tanışmak bir onurdur leydim." Sadece bir baş selamı vererek gergince gülümsedim. 'Biz kimseye boyun eğmeyiz keke' diyerek havalı bir çıkış yapmak için değil, reverans yapmayı hiç bilmediğimdendi bu hareketim. Vini'nin abisi oluyorsa o da bir soyluydu yani reverans gerekiyordu sanırım? Peki bunun için kellemi alacaklar mıydı? Reverans nasıl yapılırdı ki? Dizlerimi kırarak hafifçe eğilmeye çalışsam kesin beceremezdim ve bunun yerine çişimin geldiğini ve baskılamaya çalıştığımı düşünürleri. Belki de dengemi kaybedip düşerdim. Biz kimseye eğilmeyiz! İçimdeki keko ile zarif bir reverans yapamayacağım ortada.

Ne demişti o? Öz abisi mi? Öz olmayanlar da mı vardı acaba? Ne diyorum ki, tabii ki de var. Saraydan bahsediyoruz sonuçta, koskoca bir entrika yuvası... Muhteşem yüzyılı iki kere bitirdiğim için bu konuda yanılıyor olamam.

"Neden burada bekliyorsunuz peki?"

"Ah, Vini-cent ile vedalaşıyorduk. Yollarımız burada ayrılıyor demek. Vi- Prens Vincent umarım bir daha kaçırılmak gibi korkutucu bir olay başınıza gelmez. İyi dileklerim sizlerle." Abisi karşıma çıkana kadar fark etmemiştim ama sanırım inanların önünde Vini'ye Vini demem sorun olabilirdi. Ne de o olsa o bir prensti. Bense avamlardan bir kadındım.

"Burada vedalaşmayı mı düşündünüz? Size saraya kadar eşlik etmem gerekiyor. Öylece bırakmamız mümkün değil."

"Ah hiç gere-"

"Mümkünatı yok. Kardeşimle beraber saraya gelmelisiniz. Soracak çok şeyimiz var ne de olsa. Kardeşimin kahramınını bu kadar kolay bırakamam değil mi?" Keşke bıraksaydı. Ne güzel olurdu ama bıraksa. Yüzüne haykırmak yerine acı dolu bir gülümseme gönderdim.

Bariyerden geçtikten sonra minettarlıkmış ödülmüş falan hayal olur. Daha çok beni zindana atmamaları için yalvarmam gereken gerçekleri yaşamak zorunda kalırım. Ama artık bunun için çok geç. Bu herif ısrarcı bakışlarını üstüme dikmişken saraya girmeyi reddedersem şüphelenecek. Her türlü o doğruluk taşının karşısına çıkacağım yani. Uzatmanın hiç anlamı yok.

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıWhere stories live. Discover now