Binbir gibi hissettiren bir gecenin sabahı

997 147 31
                                    

☆☆☆

"Kaçabilirsin ama saklanamazsın." Peşimdeki ürkütücü sesle daha hızlı koşmaya çalıştım ancak sanki bir balçık içindeymişim gibi hareket edemiyordum. Aniden ayağımın kayması ile kendimi yerde buldum. İçine gömüldüğüm sıvıdan ayrılmaya çalışırken ağzıma gelen tatla bunun patates püresi olduğunu anladım.

Patates?

"İşte buradasın. Sobe!" Aniden saçımdan tutup beni havaya kaldırmaları ile çığlık attım. Arkamdaki göremediğim kişi benimle beraber yürümeye başladı.

"Beni nereye götürüyorsun?" Ben elinde çırpınırken o yerleri inletecek kadar gülüyordu.

"Darağacına. O güzel boynuna elveda de." Aniden karşımızda beliren darağacına dehşetle baktım. Yolun sonundaydım.

"Ne? Hayıııırr!" Tüm tepinmelerime rağmen beni ipe astığında sonunda beni taşıyan kişiyi görebilmiştim. Bu kurt kafalı bir gorildi.

Sakin olmalıyım. Bu sadece ip. Boynumu kesemez.

Bunu düşünmemle ipin içinden çıkan küçük bıçaklar boynuma battı.

Bu nasıl olurdu?

"Yan..." Göklerden gelen sesle tüm acıma rağmen kafamı yukarı kaldırdım.

"Tanrım bu sen misin?" Gökyüzünde bir karaltı belirdi.

"An... Yan..." Nefes alamadığımı hissettim. Boğuluyordum.

"Nefes alamıyorum!" Ama nasıl konuşuyordum ki?

"T- ıh- hağ!" Daha sonra konuşamamaya başladım. Hayır ölüyorum!

"Uyaaan!"

"Uyan artık yeter! Yemek saatini kaçıracağız!" Nefes nefese sırılsıklam bir şekilde gözlerimi açtığımda tepemde dikilen Linda Hanım'la göz göze geldim. Sistem başlatılırken sizi bekleten eski bir bilgisiyar gibi benim de yeni uyandığımda tamamen algılarıma kavuşmak için biraz beklemem lazımdı. Gözlerimi kırpıştırarak bana tepeden bakan kadına baktım.

"Tamam da niye üzerime su döküyorsun? Acımasızca değil mi?"

"Üzerine su falan dökmedim. Bununla uğraşır mıyım sanıyorsun?" Bakışlarını bedenimde gezdirdikten sonra yüzünü buruşturdu. "O senin terin."

Tamamen algılarıma kavuştuğumda ve tüm sistemlerin bağlandığını hissettiğimde gerçekten de terlediğimi fark etmiştim. Yapış yapış hissediyordum ve midem bulanıyordu.

"Kâbus mu gördüm?" Rüya gördüğümü hiç hatırlamıyordum. Belki de Vini'yi görmüştüm. Şimdi düşününce onu bodrumda bulduktan sonra hiç bu kadar ayrı kaldığımız olmamıştı. Biraz garipti. 2 haftada bir rutinimiz olmuştu. Sabahları acıktığı için beni sarsmasıyla uyanıyordum. Sonra beraber, yemek becerilerimi eleştirdiği bir kahvaltı hazırlıyorduk. Kahvaltıdan sonra sıkıntıdan patlamaya başlıyorduk ve ikimiz de evde bir yerlerde takılıyorduk. Ben evi incelemekle ya da şehre inip alışveriş yapmakla meşgulken Vini'nin ne yaptığına dair bir fikrim yoktu. Sonra yine beraber öğle yemeği hazırlamaya başlıyorduk. Bu uzun süreç de beni acımasızca eleştirmesiyle devam ediyordu. Öğle yemeğinden sonra bir köşeye devriliyorduk. Bazen evin bahçesine çıktığımız da oluyordu. Birkaç bitki vardı ama ne olduklarını bilmiyordum. Akşam olduğundaysa yine uzun bir yemek hazırlama sürecine giriyorduk. Vini bizi zehirleyeceğime emin olduğundan yemek hazırlarken gözlerini üzerimden çekmiyordu. Birisi izlerken yaptığım her işi batırma huyum olduğundan ekstra beceriksiz bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Şimdi düşündüm de, ben onun kişisel hizmetçisine dönüşmemiş miydim?

Hayalet kız, cep problem ve var olmayan babasıWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu