17.BÖLÜM - (OKTAY ve ZEHRA) 10 SENE ÖNCE - SEVİŞMEK

94 6 0
                                    

(OKTAY ve ZEHRA) 10 SENE ÖNCE - SEVİŞMEK

"Ne kadar çok yıldız var Oktay inanamıyorum. Sanki siyah bir kumaş üstüne parlak bir toz serpiştirilmiş gibi... çok güzel."

Zehra gibi sandalyesine yaslanmış, çenesi yukarı kalkmış halde gökyüzüne bakan Oktay:

"Meğer İstanbul bir sevgiliyi gizler gibi bizden bu güzel gökyüzünü saklarmış."

On dakika önce her akşam yemeğinden sonra yaptıkları gibi televizyonun karşısındaki kanepeye kurulmuş hangi filmi izleyeceklerine karar verirlerken bir anda odanın, sokağın, İstanbul'un tüm ışıkları çekilmiş karanlık her yanlarını sarmıştı:

"Oktay ne oldu?" Demişti Zehra korku dolu sesiyle. Karanlık her zaman onu ürkütmüş, bu dünyada onunla baş başa kalmaktan ölümden korkar gibi korkmuştu. Oktay:

"Elektirikler kesildi." Diyen Oktay'ın kolunu tutmuş:

"Oktay ne olur beni yalnız bırakma. Çok korkuyorum. Genç adam bu yumuşak, minik elin çıplak tenine dokuması ile heyecanlanmış, zihni bir acayip olmuştu:

"Merak etme Zehra korkmana gerek yok ben yanındayım."

"Of ya, durup dururken bu elektirik neden gitti?"

"Bilmiyorum ama uzun süreceğini zannetmem. Kendini daha iyi hissedersen balkona çıkalım."

"Olur." Demişti Zehra ve on dakikaya yakın bir zamandır balkonda oturuyorlardı. Zehra bu eve geleli iki hafta geride kalmıştı. Bakışlardan, tebessümlerden, konuşmalardan birbirlerine karşı olan sevgilerini hatta aşklarını hissediyorlardı ve bu durum iki hafta gibi kısa bir zamanda iki gencin birbirlerine, ortak ev hayatına alışma sürecini hızlandırmıştı. İkisi de sanki yıllarca ev arkadaşlığı yapmışcasına rahat, alışılmış, düzenli bir yaşam sürmeye başlamıştı ama aşklarını, sevgilerini kalbinde hakiki aşkın tohumları yeşeren insanlara has olan çekingenlik ile birbirlerine hala açamamışlardı.

Haftanın beş günü sabah dokuza doğru Zehra kalkar ve kahvaltıyı hazırladı. İlk günlerde Oktay onun erkenden uyanıp kahvaltı hazırlamasına karşı çıksada Zehra'nın bu işi yapmaktan keyif aldığını üstelik böylece bu eve çökmüş bir beleşci gibi hissetmediğini anlayınca karşı çıkmamıştı ama haftasonlarıda kahvaltıyı kendisi hazırlar, Zehra hazır kahvaltı masasına otururdu. Akşam yemekleri de bu düzende devam ederdi. Zehra kendisine aldığı bir yemek kitabındaki tarifler ile hergün değişik bir akşam yemeği hazırlardı.

Akşamları şirketten çıkan Oktay eve gelir ve uzun bir akşam yemeği yerler, akıllarına gelen her konuda konuşurlardı. Çay demlenir, Zehra'nın kurabiyeleri tabaklara konur ve televizyonun karşısına koltuğa kurulup film izlerlerdi. Hafta sonları da sinema, dışarıda yemek ve İstanbul gezintisi ile geçerdi. İki genç aşık birlikte vakit geçirmekten pek keyif aldıkları için sürekli birliktelerdi.

Bakışlarını yıldızlı gökyüzünden Zehra'nın yüzüne indirdi Oktay ve tabak gibi yuvarlak ayın gümüş ışıkları altında Zehra'nın yüzünün bir melek gibi parladığını görünce aşkı kırmızı çizgiyi geçti ve onu yakıp kavurmaya başladı. Bakışları Zehra'nın dudaklarına indiler. Alt kısmı üstüne göre biraz daha çıkık duran bu kan kırmızısı dudakları öpmek istiyordu ama yapamazdı. Zehra da kendisine karşı boş değilmiş gibi görünsede aşırı bir adım onu ürkütebilirdi. Oysaki Oktay son iki haftadır hayatında hiç hissetmediği kadar mutluydu. Zehra'nın ürperdiğini gördü:

"Eğer üşüdüysen içeri geçelim Zehra?"

"Hava biraz serin oldu ama o karanlık evede hiç girmek istemiyorum Oktay."

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin