27.BÖLÜM (OKTAY ve ZEHRA) 9 SENE ÖNCE - ÖLMEK

92 6 0
                                    

(OKTAY ve ZEHRA) 9 SENE ÖNCE - ÖLMEK

Yuvarlak ay beyaz renkli bulutların arasında bir görünüp bir kayboluyordu. İki saat sonra yağacak yağmurun habercisi olan rüzgar ağaçları, sokak lambalarını, tabelaları titretir; İstanbul'u akardu bozuk bir enstrüman gibi çalarken kumral saçları savrulan Zehra, Hayri Yakıcı Üst geçidinde durmuş aşağıda hızla akan trafiğe görmeyen gözlerle bakıyordu. İri mavi gözlerinden akan gözyaşlarını rüzgar şefkatle yanaklarından siliyordu.

Rüzgar önü açık siyah paltosunun eteklerini arkasında havalandırmış, ellerini Zehra'nın en mahrem yerlerine kadar dolaştırırken Zehra ağlıyor ve çok sevdiği adamı Oktay'ı düşünüyordu.

Bu kötülüğü Oktay'a yapamazdı. Artık onunla birlikte olamazdı ama Oktay'ı o kadar çok seviyordu ki onsuz da yaşayamazdı. İşte bu saf sevgisi, aşkı yüzünden de Oktay'a bir kötülük etmeye dayanamıyordu. Üç hafta önce yaşananları değiştiremez, kulaklarının duyduğu şeyleri inkar edemezdi. Bu yüzden ölmeliydi. Altında uzanan bu üç şeritli yolda, sevdiği adamın mutluluğu için kendisini feda etmeliydi.

Üç hafta önce belinde hissettiği müthiş acı ile yüreğine bir korku oturmuştu. Ali'si karnında taşıdığı oğlu için endişelenmişti. Küçük kızın babası kızını kollarında sıkıca sararken, belediye otobüsü yirmi metre ilerde ancak durabilmişti. Berber Rasim ve Yelda Perdenin işletmecisi Orhan koşarak Zehra'nın yanına varmışlardı. Birşeyi olup olmadığını bilmiyor, adamlara inlemek dışında bir cevap veremiyordu.

Zehra bacakları arasında hissettiği ılık ıslaklık hissi ile titremeye başlarken, sevdiği kadının yerde uzandığını gören Oktay'ın acı dolu feryadı sokağı doldurmuştu: Zehraaa! Rasim Berberin hemen üstündeki binada oturan Fatma Teyze bu sesi duyunca besmele çeke çeke pencereye varıp 'Allah'ım sen yardım et şu feryat eden insalara' duası eşliğinde camı açmış ve kafasını sokağa uzatmıştı.

Üst geçitte durmuş rüzgar saçlarını, paltosunu çekişitirirken o anları hatırlayan Zehra aynı acıları yine yaşıyor, Oktay'ın yüreğini sızlatan feryadı kulaklarında yankılanıyordu. Oktay'ın kendisi sıkıca saran kollarını, gözlerinden akan gözyaşları ile 'Zehra sevgilim ne oldu sana?' Diye soran sesini hatırladı ve gözyaşları daha şiddetle akmaya başladılar.

Hastanenin 3. Katında, kollarının bağlı olduğu sedye de, iri mavi gözlerinden akan gözyaşları, ağzından fırlayan 'Ali'm Oğlum, Oktay Oğlumuzu öldürecekler.' Sözleri ile 'Ameliyathane 6 ' yazılı koridorun sonundaki çift kapılı alana sürüklenirken meraklı gözler üstündeydi. 5 numaralı odada iş kazası geçiren babasını ziyaret eden Atatürk Lisesi son sınıf öğrencisi Burak öğlenden sonra okula dönünce bacakları kanlar içinde kalan iri mavi gözleri olan güzel kadını ballandırarak arkadaşlarına anlatacaktı.

Sedyenin yanında hızlı adımları ile yürüyen Oktay'ın ela gözleri yanaklarını taşmış dereler gibi ıslatmıştı. Bir eli, sakinleştiricinin etkisinde olan Zehra'nın elini yapışmışcasına sıkı tutuyordu:

"Burdayım Zehra aşkım sakin ol."

"Oktay... çocuğumuz... izin verme." Zehra'nın elini tutan Oktay yüzüne doğru kaldırıp bir öpücük kondurmuştu:

"Merak etme aşkım herşey yoluna girecek."

Gözyaşları içinde hıçkırarak ağlayan Zehra, Hayri Yakıcı Üst geçidinin paslı korkuluklarının üstüne sol ayağını attı ve arkasını dönerek sağ ayağını da demir korkulukların diğer tarafına geçirdi. Belediye Başkanın bir fotoğrafı ile hemen yanında 'Halide Ziya parkımız bu Cumartesi açılacak.' Yazılı pankartın bir kısmını vücudu ile kapatmıştı. Bütün vücudu titriyordu:

İKİ BEDEN BİR KALP(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin